Adım Adım Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’na Doğru

May 14, 2025
by Mehmet Demirbaş, published on 14 May 2025
Adım Adım Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’na Doğru

Amerikan Başkanı Donald Trump, ikinci döneminin ilk resmi yurt dışı seyahatini kimilerine göre sürpriz, kimilerine göre beklendiği şekilde Körfez ülkelerine – Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne – düzenledi. Bu seyahatin en dikkat çekici hususlarından biri de Trump’ın Suriye’nin yeni lideri eş-Şara’yla görüşmesi ve Amerika’nın Suriye üzerindeki yaptırımları kaldıracağını ilan etmesiydi.

Bu gelişme sadece Suriye özelinde değil, Türkiye açısından da uzun süredir donmuş olan bazı süreçlerin yeniden canlanabileceğini işaret ediyor. Bu bağlamda, yaklaşık 14 yıl önce Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte askıya alınan Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın yeniden gündeme gelme ihtimali güçlenmiş durumda.

Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın Geçmişi ve Önemi

Hatırlanacağı üzere, Suriye iç savaşı öncesinde Türkiye ile Suriye arasında ortak Bakanlar Kurulu toplantılarının yapılmasına varan, üst düzey ve kurumsal iş birliği mekanizmaları geliştirilmişti. Bu iş birliklerinin en somut çerçevesini ise Türkiye ile Suriye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması oluşturuyordu.

2010 yılında gerçekleştirilen ve Türkiye ile Suriye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın üst düzey izleme komitelerinden birinin son toplantısında görev almış bürokratlardan birisi olarak, o dönemdeki karşılıklı ticari canlılığı, ekonomik umutları ve geleceğe dönük projeksiyonları yakından gözlemleme şansı bulmuştum.

O dönem özellikle Gaziantep ile Halep arasında doğal bir ekonomik etkileşim vardı. Sınır ticaretinin canlılığı, iki şehir arasında karşılıklı akışkan bir ekonomik potansiyelin oluşmakta olduğunu gösteriyordu. Tam anlamıyla bir kümelenme oluşmuş değildi, ancak bu ekonomik kuşağın gelecekteki potansiyeli umut vericiydi. 

O tarihten beri hem köprünün altından hem de Fırat’ın üzerinden çok sular aktı. 2011 sonrası süreçte, Suriye’de patlak veren iç savaşla birlikte bu iş birlikleri sona erdi, izleme komitesi toplantıları yapılamadı ve Serbest Ticaret Anlaşması askıya alındı.

Yaptırımların Kaldırılmasıyla Yeni Fırsat Penceresi

Bugün ise, Suriye üzerindeki yaptırımların kaldırılacağı yönündeki açıklamalarla birlikte, Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın yeniden yürürlüğe girme ihtimali güç kazandı. Bu sürecin en önemli koşullarından biri, Suriye’nin savaşta büyük ölçüde tahrip olmuş sanayi altyapısının yeniden toparlanabilmesi için tanınacak bir geçiş dönemidir. Şam yönetimi, bu geçiş süreci kapsamında anlaşmanın kademeli uygulanmasını talep edebilir.

Bu geçici aşamada, örneğin Suriye menşeli ürünlerin Türkiye’ye 2-3 yıl boyunca vergisiz girişi sağlanabilirken; Türkiye’den Suriye’ye ihracat edilen ürünler içinse bu süre zarfında vergi uygulanmaya devam edilebilir. Ticaret teorisi açısından bu tür asimetrik düzenlemeler, savaş sonrası toparlanma süreçlerinde makul ve kabul edilebilir uygulamalardır.

Öte yandan, serbest ticaret anlaşması kapsamına girmesi beklenmeyen ancak büyük potansiyel taşıyan alanlar da vardır. Örneğin, müteahhitlik ve inşaat gibi hizmet sektörlerinde Türk firmalarının, özellikle uluslararası finansal yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte, çok daha etkin bir rol oynaması mümkün olacaktır. Altyapı, yeniden inşa, sanayi bölgeleri kurulumu gibi projelerde Türk iş dünyası yalnızca ticari değil, stratejik bir aktör olarak da sahneye çıkabilir. Bu da hem Türkiye hem Suriye için kazan-kazan esasına dayalı yeni bir ekonomik iş birliği modelinin önünü açabilir.

Kuzeydoğu Suriye ve Avrupa Birliği-Kıbrıs Örneği

Kuzeydoğu Suriye’de fiilen oluşmuş, Kürt çoğunluğun yaşadığı özerk idari yapı da bu süreçte göz ardı edilemeyecek bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Türkiye’de gündemde olan PKK’nın kendisini feshetme yönündeki açıklamaları ve Türkiye’de devam eden barış süreciyle birlikte, bölgede barış umudunun güçlendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu gelişmeler, Suriye üzerindeki Amerikan öncülüğündeki yaptırımların kaldırılması sürecine denk düşmekte ve uluslararası yaptırımların da gevşemesiyle birlikte ilave bir barış unsuru olarak değerlendirilebilecek yeni bir zemini ortaya çıkarmaktadır.

Bu bağlamda kritik sorulardan biri şudur: Türkiye, Kuzeydoğu Suriye’deki bu fiili özerk yapının sınır kapılarından ticaret yapmasına izin verecek mi? Türkiye, bu bölgeyle doğrudan bir ticari ilişkiye girecek mi, yoksa bu yapının dışında mı duracak?

Avrupa Birliği-Kıbrıs örneği burada önemli bir referanstır: Avrupa Birliği Kuzey Kıbrıs’ı tanımıyor, doğrudan ticaret yapmıyor. Türkiye de Gümrük Birliği içinde olmasına rağmen Güney Kıbrıs’la doğrudan ticaret yapmıyor. Buna karşın, Avrupa Birliği menşeli ürünlerin Türkiye üzerinden Kuzey Kıbrıs’a dolaylı yollarla ulaşması mümkün olabiliyor. Ancak benzer bir dolaylı yapının Kuzeydoğu Suriye için kurulmasını kimsenin arzu edeceğini sanmıyorum. Mesele, Türkiye’nin burada nasıl bir siyaset ve ticaret politikası izleyeceğiyle yakından ilgilidir.

Uluslararası Finansal Yaptırımlar ve Bankacılık Sistemi

Bu gelişmelerin temelini hazırlayan en önemli unsur ise Suriye’ye yönelik uluslararası finansal yaptırımların kaldırılmasıdır. Özellikle bankacılık ve para transferi sistemlerinden dışlanmış bir ülkenin, ne kadar büyük bir ticaret potansiyeline sahip olursa olsun, dış ticarette etkin olamayacağı açıktır. Suriye’nin uzun süredir uluslararası bankacılık sistemine dahil olamaması, özellikle dolar transferlerinin yapılamaması, büyük ölçekli kurumsal ticareti neredeyse imkânsız hale getirmişti. Bu yaptırımların kalkmasıyla birlikte, yeniden kurumsal düzeyde ticaret ve yatırımların önü açılacaktır. Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın yeniden işler hale gelmesi de bu finansal normalleşmenin önemli bir tamamlayıcısı olacaktır.

Sonuç olarak, savaşla yıkılmış bir Suriye ekonomisi ve ekonomik dalgalanmalarla mücadele eden Türkiye için, Suriye üzerindeki uluslararası finansal yaptırımların kalkması ve Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın yeniden yürürlüğe girme ihtimali, “trade makes peace” ilkesi çerçevesinde bölgeye refah, kalkınma ve karşılıklı ekonomik bağımlılık yoluyla istikrar getirebilecek önemli bir fırsat penceresi açmaktadır.

Savaş öncesi Türkiye ile Suriye arasındaki iktisadi ve ticari işbirliğinin ulaştığı noktaları hatırlayan birisi olarak, bugün de benzer bir entegrasyonun, gelecekte bölgede barış, huzur ve istikrar getirebilecek potansiyele sahip olduğuna inanıyorum. Ancak asıl mesele, bu potansiyelin harekete geçirilip geçirilemeyeceğidir. Bu noktada liderlerin kendi kısa vadeli siyasi çıkarlarından öte, halkların ve bölgenin uzun vadeli menfaatlerini önceleyen akılcı ve operasyonel adımlar atması gerekmektedir.

You may also like

“Mukayeseli Tutarsızlıklar”Trump Neyi Yanlış Yapıyor?

April 14, 2025
by Mehmet Demirbaş and Ömer Güler, published on 14 April 2025
Amerika'nın küresel ticarette benimsediği bu dalgalı yaklaşım, sadece Çin’i değil tüm dünyayı etkiliyor. Peki bu strateji işe yarıyor mu, yoksa kendi kendini sabote eden bir yaklaşım mı? Detaylar videoda.

Türkiye Sokaklarda!

March 24, 2025
by Mehmet Demirbaş and Haşim Tekineş, published on 24 March 2025
Erdoğan sarayında, İmamoğlu hapiste, Türkiye sokaklarda! Türkiye nereye gidiyor? Gösteriler nereye varacak? Dünyanın tepkisi nasıl?

Ve Ticaret Savaşları Başladı!

March 5, 2025
by Mehmet Demirbaş and Haşim Tekineş, published on 5 March 2025
Amerikan Başkanı Donald Trump Kanada, Meksika ve Çin'e gümrük vergileri koydu. Trump AB'ye de vergi koyacağını belirtiyor. Bu vergiler Amerika'yı, dünya ekonomisini ve Türkiye'yi nasıl etkileyecek?