Tunus Cumhurbaşkanı Kais Said, 2011 yılında devrilen Zeynel Abidin Bin Ali’nin tek adam rejiminin taşlarını ülkede yeniden döşüyor. Said, kendisi eski bir Anayasa hukuku profesörü olmasına rağmen Tunus’ta hukuk devletine en ağır darbeleri indirmeye devam ediyor. Arap baharı doğduğu yerde can veriyor.
Kais Said, 29 Ocak 2023 tarihinde düzenlenen parlamento seçimlerinin ikinci turundan sonraki süreçte, bir yandan ülkede tek adam rejimini konsolide ederken bir yandan da diğer otoriter rejimlerle ilişkileri güçlendirmeye yönelik adımlar atıyor. Tunus halkının genel seçimlerin ikinci turunda da birinci turda olduğu gibi sandığa gitmeyerek Cumhurbaşkanının otoriter uygulamalarının karşısında olduğunu teyit etmesi de Said’i dizginlemek için yeterli olmadı.
Sandığa gitme oranının yüzde 11,4’te kaldığı (ilk turda yüzde 11,22 olarak gerçekleşmişti) seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı Kais Said yönetimi içeride tek adam rejimini konsolide eden uygulamalarında vites yükseltmiş durumdadır. Muhaliflere yönelik son dönemde artan baskı ve sindirme politikası hız kesmeden devam etmektedir. Siyasetçiler, iş insanları, sendika temsilcileri, gazeteciler ve sivil toplum temsilcileri gözaltına alınmaktadır. Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması son dönemde yaygın karşılaşılan bir uygulamadır. Askeri Yargıtay Mahkemesi geçtiğimiz Cuma günü Al-Karama Koalisyonu’nun lideri olan eski milletvekili ve avukat Seifeddine Makhlouf’a yedi ay hapis cezası verdi.
Son bir haftada muhaliflere yönelik gözaltı dalgaları yeni bir ivme kazandı. 11 Şubat Cumartesi gününden bu yana, İşadamı Kemal Latif, siyasi aktivist Khayam Turki, aktivist ve avukat Lazhar Akremi, Ennahda Partisi eski Genel Başkan Yardımcısı Abdelhamid Jelassi, Ennahda önde gelen isimlerinden Noureddine Bhiri, eski milletvekili Walid Jalled ve Mosaique FM’in Direktörü Noureddin Boutar tutuklandı. Tunus Genel İş Sendikası UGTT’nin üst düzey temsilcilerinden Anis Kaabi 31 Ocak tarihinde gözaltına alınmıştı. Ayrıca, geçtiğimiz yıl Kais Said’in kararnameyle ihraç ettiği 57 yargıçtan ikisi olan Beşir Akrami ve Tayib Raşid de 12 Şubat’ta gözaltına alındılar. Tutuklanan isimlerin ortak özelliği, kamuoyunda Cumhurbaşkanı Said’e muhalif görüşleriyle bilinen kişiler olmaları.
Tutuklamaların gerekçesi olarak ise hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ve devletin milli güvenliğini tehlikeye düşürmek gibi somut olmayan suçlamalar gösterilmektedir. Cumhurbaşkanı Said gözaltına alınan kişileri ‘devletin iç ve dış güvenliğini tehdit eden teröristler’ ve ‘sosyal kriz çıkarmaya çalışan hainler’ olarak yaftalayarak bu kişileri gıda maddeleri arzının yetersizliğinden ve fiyat artışlarından sorumlu tuttu.
Kais Said’e karşı eleştirel yayınlar yapan radyo kanalı Mosaique FM’in Genel Müdürü Noureddin Boutar’in avukatı, 13 Şubat tarihinde gözaltı için gelen polislerin herhangi bir mahkeme kararı göstermediklerini açıkladı.
Ennahda Partisi’nin önde gelen isimlerinden Noureddin Bhiri 13 Şubat’ta evinde gözaltına alındı. Gözaltı sırasında kendisinin, eşinin ve çocuklarının polisin kötü muamelesine maruz kaldıkları ileri sürülmektedir. Bhiri’nin yargılaması terör suçları mahkemesinde devam etmektedir. Bhiri, Tunuslu gençlerin Suriye başta olmak üzere çatışma bölgelerine gönderilmesini kolaylaştırma suçlamasıyla geçtiğimiz yıl birkaç ay tutuklu kalmıştı.
Ennahda liderlerine yönelik gözaltı ve tutuklamalar seçimlerden öncesinde başlamıştı. Ennahda Partisi lideri Raşid Gannuşi geçtiğimiz yıl Eylül ayında onlarca saat savcının kapısında bekletilmiş ve sonrasında da gece boyunca 12 saatten uzun süre sorgulanmıştı. Keza, Ennahda liderlerinden eski Başbakan Ali Larayedh’in 20 Aralık 2022 tarihinden bu yana tutukluluğu devam etmektedir.
Son dönemdeki keyfi gözaltı ve tutuklamalar karşısında BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk bir açıklama yayımlayarak Tunus’ta siyasi muhaliflere ve sivil toplum temsilcilerine yönelik giderek ağırlaşan baskılardan endişe duyduğunu ifade etmiştir. Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmesi çağrısı yapılan açıklamada, Temmuz 2021 sonrasında Hakimler Yüksek Kurulu’nun lağvedilmesi ve 57 yargıcın Cumhurbaşkanı tarafından görevlerinden ihraç edilmesi gibi uygulamalarla yargı bağımsızlığının ağır darbe aldığı vurgulanmıştır.
Tunus’un çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Nabil Ammar, isim vermeden Volker Türk’ün açıklamasından duyulan rahatsızlığı dile getirerek bu tür açıklamaların Tunus’ta yargı bağımsızlığına zarar verdiğini, son gözaltı ve tutuklamaların siyasi ve insan hakları faaliyetleri nedeniyle değil, devletin milli güvenliğini ilgilendiren ‘ciddi vakalar’ nedeniyle gerçekleştirildiğini iddia etti.
Kais Said yönetimi içeride muhaliflere yönelik cadı avını hızlandırırken dış politikada da eksen değişikliğine gidilmektedir. Said, seçimlerden sonra hükümette kısmi değişiklikler yaptı. Görevden alınan bakanlar arasında Dışişleri Bakanı Osman Jerandi de vardı. Jerandi’nin görevden alınması dış politikada keskin bir dönüşün işaretçisi gibiydi. Nitekim, iki gün sonra Kais Said, yeni atadığı Dışişleri Bakanı Nabil Ammar’a Şam’daki Tunus diplomatik temsilciliğinin büyükelçilik seviyesine yükseltilmesi talimatı verdi. Çok geçmeden Ammar bu talimat doğrultusunda Suriyeli mevkidaşıyla bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bunu Cumhurbaşkanı Kais Said’in Suriye lideri Beşar Esad’a mektup göndererek bu konudaki iradeyi teyit etti. Tunus, 2012 yılı Şubat ayında Beşar Esad rejiminin göstericilere karşı şiddet kullanmasını protesto ederek Suriye yönetimiyle diplomatik ilişkilerini kesmişti.
Esasen, Said, özellikle 25 Temmuz 2021 tarihinde parlamentoyu askıya almasından sonraki süreçte, Mısır ve Cezayir başta olmak üzere otoriter Arap rejimleriyle daha yakın çizgide bir dış politika izlemektedir. Bu politikanın somut bir örneği geçtiğimiz günlerde yaşandı. Ülkesindeki baskılar nedeniyle Tunus’a kaçmak zorunda kalan Cezayirli muhalif Amira Bouraoui, 11 Şubat’ta Cezayir’e iade edilmek üzere Tunus Kartaca Havalimanında gözaltına alındı. Aynı zamanda Fransız vatandaşlığına sahip Bouraoui’nin iade süreci ancak Fransa Büyükelçiliği’nin devreye girmesi neticesinde durdurulabilmiş, adı geçenin Fransa’ya gitmesine izin verilmiştir. Fransa ile Cezayir arasında diplomatik krize yol açan bu olay, Kais Said yönetiminin Cezayirli muhalifleri Cezayir’e iade etme politikasının ilk örneği de değildir. Tunus’ta Birleşmiş Milletler koruması altındaki Slimane Bouhafs 2021 Ağustos ayında, bir gece kimliği belirsiz kişilerce evinden alındıktan kısa bir süre sonra hiçbir mahkeme kararı olmadan gizlice Cezayir’e iade edilmiş; olay Cezayir basınında başka bir vesileyle çıkan bir haber nedeniyle kamuoyuna yansımıştı. Bir dönem Tunus’ta ikamet eden bu satırların yazarı da Eylül 2020’de Türkiye’ye sınır dışı edilmekten ancak BM’nin müdahalesiyle kurtulabilmişti.
Kais Said’in başta Ennahda Hareketi olmak üzere kendisine muhalif kesimlere yönelik baskı ve sindirme politikaları, Tunus’ta kurucu Cumhurbaşkanı Habib Burgiba modeli temelinde bir tek adam rejimini inşa etmeyi hedeflediği izlenimi vermektedir. Bu itibarla, Yasemin Devrimi sonrasında elde edilen kazanımlar neredeyse tamamen yok edilmiş olup eski rejim uygulamaları sisteme yeniden hakim hale gelmiştir. Öte yandan, Kais hızla karşı devrimini hayata geçirirken, halk her geçen gün daha da ağırlaşan sosyal ve ekonomik koşullarda hayatını idame ettirme mücadelesi vermektedir.
Said’in baskıcı politikaları toplumun geniş kesimlerinde tepkilere ve öfke birikmesine neden olmaktadır. Tunus halkının Said’in giderek artan bu baskıcı uygulamaları karşısında nasıl bir tavır sergileyeceği ancak zaman içerisinde görülebilecektir. Ne var ki, Tunus halkı Yasemin devrimi sonrasında özgürlüklerin tadına varmıştır bir kere. Kolay vazgeçmeyecektir.