Tunus’ta yeni parlamentoyu oluşturmak için geçtiğimiz Cumartesi günü (17 Aralık) düzenlenen genel seçimlere katılım oranı rekor seviyede düşük gerçekleşti. Tunus Yüksek Seçim Kurumu (YSK), 17 Aralık akşamında yüzde 8.8 olarak açıkladığı katılım oranını, 19 Aralık 2022 tarihinde yüzde 11.22 olarak güncelledi. Katılım oranı, Tunus’taki son dönem siyasi gelişmeler bağlamında seçim sonuçlarının değerlendirilmesi bakımından en önemli gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır.
YSK, 21 adayın ilk turda seçimleri kazandığını ve 20 Ocak 2023 tarihinde diğer 133 bölgede ikinci tur seçimlerin yapılacağını açıkladı. Mevcut seçim kanunu düzenlemelerine göre, bir aday ilk turda geçerli oyların mutlak çoğunluğunu alması halinde seçiliyor, aksi halde ilk turda en fazla oy alan iki adayın katıldığı ikinci tur seçimlerin düzenlenmesi gerekiyor.
Sonuçları değerlendirmeye geçmeden önce, ülkeyi seçim sürecine götüren gelişmelere ve seçimlerin hangi koşullar altında gerçekleştirildiğine değinmekte yarar var. Tunus’ta en son parlamento seçimleri 6 Ekim 2019 tarihinde yapılmış ve beş yıl görev yapacak Tunus Halkın Temsilcileri Meclisi (HTM) oluşturulmuştu. Ne var ki, Cumhurbaşkanı Kais Saied, 25 Temmuz 2021 tarihinde “devlete karşı bir tehdit” haline geldiği gerekçesiyle ve “ulusu kurtarma” saikiyle Meclis’in faaliyetlerini askıya aldı. Saied, bu tarihten sonra ülkeyi Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle 2014 Anayasası’nın bazı hükümlerini askıya aldı ve Cumhurbaşkanına yasama, yürütme ve yargıya ilişkin çok geniş yetkiler veren düzenlemeler yaptı. Bu sürecin bir parçası olarak dar katılımlı bir heyete apar topar hazırlattığı yeni Anayasa metnini, parlamentoyu askıya aldığı günün yıldönümü olan 25 Temmuz 2022 tarihinde halkoylamasına sundu. Katılım oranının yüzde 27.54 gibi oldukça düşük bir seviyede gerçekleştiği referandumda yeni anayasa kabul edildi.
Yeni Anayasa ile Tunus’ta güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle seçim kanunlarında köklü değişiklikler yapıldı. Bu bağlamda, parlamentonun yapısı değiştirildi ve yetkileri büyük ölçüde kırpıldı. Siyasi parti gruplarının kanun teklifi vermesine sınırlandırmalar getirildi. Tunus’ta ilk defa iki kamaralı parlamento sistemine geçildi ve Halkın Temsilcileri Meclisi’nin yanısıra Bölgeler ve Mahalleler Konseyi (BMK) adıyla parlamentoya ikinci bir meclis eklendi. Yeni sisteme göre, HTM üyelerinin genel seçimle belirlenmesi ve BMK üyelerinin ise yereldeki bölge ve mahalle meclislerince belirlenmesi öngörüldü. HTM üyelerinin sayısı 217’den 161’e düşürüldü. Yurtdışı seçim bölgeleri için 10 milletvekilliği ayrıldı. Öte yandan, son seçimlerde yurtdışı seçim bölgelerinden yedisinde aday bulunmamakta. Bu itibarla, 17 Aralık seçimleri 154 HTM üyesinin belirlenmesi için düzenlendi. Bir başka ifadeyle, parlamento daha seçimler yapılmadan yedi milletvekili kaybetmiş oldu.
Dünyanın her yerinde parlamento seçimleri siyasi partiler arasındaki bir yarışa sahne olur. Her siyasi parti seçim kampanyası yürüterek seçimlerde halktan daha fazla oy alma ve mecliste daha fazla sandalye kazanma amacını güder. Olağan bir seçimde görülmesi gereken en temel özelliktir bu. Halbuki, Tunus’taki son seçimlerde demokratik ülkelerdeki gibi bir yarıştan söz etmek mümkün değildir. Öte yandan, bu durum seçimlerde hiçbir yarışın olmadığı şeklinde de anlaşılmamalıdır. Seçimler, tek adam uygulamaları için meşruiyet zemini oluşturmaya çalışan Cumhurbaşkanı Kais Saied ve taraftarları ile Saied’in otoriterlik dayatmalarına karşı direnen ve seçimleri boykot çağrısı yapan muhalefet arasında bir rekabete sahne olmuştur. İki blok arasındaki bu mücadelede başarının göstergesi, seçimlerde elde edilen oyların miktarı değil, seçimlere katılım düzeyidir. Bu itibarla, yüzde 11.22’lik düşük bir katılım düzeyi, bir başka ifadeyle halkın yaklaşık yüzde 90’ının sandığa gitmemesi, aslında Cumhurbaşkanı ve etrafındaki otoriter rejim destekçilerinin mutlak mağlubiyetini göstermektedir. Bu nedenledir ki, başta Ennahda olmak üzere boykot çağrısı yapan siyasi partiler, sonuçları bir zafer olarak ilan ettiler.
Seçimlere katılım oranının çok düşük seviyede gerçekleşmesi, muhalefet partilerinin boykot çağrılarının halkta karşılık bulduğunu gösteriyor. Nitekim, farklı ideolojilere sahip ondan fazla siyasi parti, Cumhurbaşkanı Kais Saied’in ülkeyi otoriterliğe ve tek adam rejimine sürükleyen adımlarına tepki olarak seçimleri boykot etti. Müslüman Kardeşler çizgisindeki Ennahda Partisi’nin yanısıra 2019 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kais Saied’le ikinci tura kalan Nabil Karoui’nin kurduğu Tunus’un Kalbi Partisi, devrik Ben Ali’nin partisinin devamı niteliğindeki laik ve ulusalcı Özgür Anayasal Parti (PDL), liberal sağdan Afek Tounes ve komünist İşçi Partisi gibi siyasi yelpazenin her kesiminden partiler, Kais Saied karşıtlığında ortak bir tutum sergilemektedirler. Bu açıdan, Cumhurbaşkanı Saied’in otoriter uygulamalarının muhalefeti birleştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Öyle ki, Raşid Gannuşi’nin lideri olduğu Ennahda Partisi ile Ennahda karşıtlığıyla tanınan Abir Moussi’nin başkanı olduğu Özgür Anayasal Parti, Kais Saied karşıtlığında birlikte hareket etmektedirler.
Katılım oranının bu denli düşük seviyede kalması, Cumhurbaşkanı Kais Saied’in halk desteğini kaybettiğinin teyidi şeklinde de okunabilir. Zira, son seçimler Cumhurbaşkanı Kais Saied’in 25 Temmuz 2021 tarihinde Tunus Halkın Temsilcileri Meclisi’nin faaliyetlerini askıya almasıyla başlayan ve Cumhurbaşkanına güçler ayrılığı ilkesine aykırı biçimde kontrolsüz ve geniş yetkiler verilmesiyle devam eden sürecin son halkası olarak düzenlenmiştir.
Saied, kendisi için en elverişli koşulları oluşturduktan sonra seçim tarihini ilan etmiştir. Yüksek Seçim Kurumu’nun yapısı değiştirilerek üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması yöntemi getirildi. Kurumun başına ülkenin en büyük siyasi partisi Ennahda karşıtlığıyla bilinen bir kişi atandı. Cumhurbaşkanı kendine sadık bir Yüksek Seçim Kurumu oluşturdu. Bilhassa 55 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle seçim öncesi adaylık süreci ve kriterleri, seçim propagandası ve finansman konularının yanısıra oy verme ve sonrasındaki süreçlere ilişkin ciddi kısıtlamalar getirildi. Siyasi partilerin liste aday gösterme uygulaması yerine bireysel adaylık sistemine geçilerek siyasi partilerin hareket kabiliyeti ve etki alanı azaltıldı. Siyasi partilerin seçim kampanyası yapması yasaklandı. Adaylık süreçlerinde kısıtlamalar yaşandı. Birçok kişinin adaylık başvurusu temelsiz gerekçelerle reddedildi. Bazı seçim bölgelerinde tek aday vardı.
Seçimler öncesinde muhalefet partileri ve siyasetçilerin sindirilmesine yönelik olarak demokratik bir ülkede kabul edilemeyecek uygulamalarla karşılaşıldı. Dokunulmazlığı kaldırılan eski milletvekilleri askeri mahkemelerde yargılandı ve cezalar verildi. Bu yargılamaların bir kısmı Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle başlatıldı. Birçok siyasi parti temsilcisine yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Ülkenin en organize siyasi partisi konumunda olan ve feshedilen HTM’de en fazla milletvekiline sahip Ennahda Hareketi’nin aralarında eski Başbakan ve Dışışleri Bakanlarının da bulunduğu öndegelen temsilcileri değişik gerekçelerle sorgulandılar ve mahkeme süreçlere halen devam etmekte. Nitekim, Eski Başbakan Ali Larayedh seçimlerden üç gün sonra tutuklandı. Ayrıca, Ennahda lideri ve feshedilen Meclis’in Başkanı Raşid Gannuşi, geçtiğimiz Eylül ayında, yaşı ve sağlık koşulları gözardı edilerek 10 saat savcının kapısında bekletildikten sonra gece boyunca 12 saatten uzun süre sorgulandı.
Bu koşullar altında yapılan seçimlerin serbest ve adil bir ortamda gerçekleştirildiğini söylemek mümkün değildir. Bu bağlamda, seçimlerle ilgili dikkat çeken bir gelişme de Avrupa Parlamentosu’nun (AP) seçim gözlemcisi göndermemesi oldu. AP’den yapılan açıklamada, herhangi bir gerekçe belirtilmemekle birlikte, kurumun Tunus seçimleriyle ilgili herhangi değerlendirme ve yorum yapmayacağı, AP milletvekillerinin bireysel yorumlarının da AP’yi bağlamayacağı vurgulanıyordu. AP’nin bu yaklaşımını, Kais Saied’in son bir buçuk yıldaki otoriterleşmeye dönük adımlarından duyulan rahatsızlığın bir göstergesi olarak okumak mümkündür.
Seçim tarihi olarak 17 Aralık gibi yakın dönem Tunus tarihi açısından anlamlı bir günün belirlenmesi de halkın sandığa yönlendirilmesi için yeterli olmamıştır. Nitekim, 2011 Yasemin Devrimi’ne giden süreç, 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’un Sidi Bouzid şehrinde bir seyyar satıcının kendini yakmasıyla başlamıştı. Kais Saied yönetiminin, 17 Aralık tarihini seçim günü olarak belirlemek suretiyle, son genel seçimlerin 2011 devrimi ruhunu taşıdığı mesajını vermeyi amaçladığı görülmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Tunus halkının Cumhurbaşkanı Saied’in bu mesajını paylaşmadığı sonucunu çıkarmak yanlış olmayacaktır.
Seçimlere katılım seviyesinin düşüklüğü, hiç şüphesiz, yeni parlamentonun meşruiyetinin sorgulanması tartışmalarını da beraberinde getirecektir. Zira, Cumhurbaşkanı Kais Saied’in 25 Temmuz 2021 tarihinde faaliyetlerini askıya aldığı ve sonrasında da tamamen feshettiği Halkın Temsilcileri Meclisi, 2019 yılında yapılan ve katılım oranı yüzde 41,3 olarak gerçekleşen seçimler sonucunda oluşturulmuştu. Başka bir ifadeyle, feshedilen parlamento yerine getirilenden dört kat daha yüksek bir katılımın olduğu seçimle işbaşına gelmişti.
Seçimlere katılımın düşüklüğü boykot çağrısının başarısının yanısıra, halkın siyaset kurumuna ve siyasetçilere güveninin kalmadığı şeklinde de yorumlanabilir. 2011 devrimi sonrasında iş başına gelen hükümetler ülkenin sosyal ve ekonomik alandaki yapısal sorunlarını çözme konusunda uygun reçeteler geliştiremediler. Tunus’un en temel meselesi, başta işsizlik olmak üzere kangren haline gelmiş sosyal ve ekonomik sorunlardır. Aslında, 2011 devrimi de aynı problemlerin bir tür dışa yansımasıdır. Halkın en önemli derdi evine ekmek götürebilmektir. İşsizlik sorunu özellikle gençlerin geleceğe dair umutlarını kaybetmesine ve binlerce Tunuslunun Avrupa’da daha yaşanılır bir hayat kurma amacıyla canlarını tehlikeye atarak ülkeyi terk etme arayışına girmesine neden olmaktadır. Halihazırda, ülkede temel gıdaların tedarikinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Öyle ki, temel gıdaların tedarik sorunu pandeminin en ağır yaşandığı dönemlerden bile cok daha ileri seviyededir.
Tunus seçimlerine ilişkin zamanlaması manidar bir gelişme de Rusya’dan bir gözlemci heyetin Tunus’u ziyaret ederek seçimlerden bir gün önce Yüksek Seçim Kurumu’nda (ISIE) görüşmeler gerçekleştirmesi oldu. Görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada, tarafların bu alandaki işbirliğini ve tecrübe paylaşımını artırmaya yönelik iradelerini ortaya koydukları ve önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek görüşmelere dair takvimlendirme yaptıkları kaydedildi. Rusya’nın yabancı ülkelerdeki seçim süreçlerine müdahalesine ilişkin iddialarla birlikte değerlendirildiğinde, bu ziyaretin Tunus seçimlerine dair akıllarda soru işaretleri oluşturması muhtemeldir.
Seçim sonuçları, önümüzdeki dönemde Tunus demokrasisini sancılı bir sürecin beklediğine işaret etmektedir. 2011 Yasemin Devrimi’nden sonraki yirmi yıllık sürede Tunus’un belki de en başarılı olduğu alan demokrasiye geçiş doğrultusunda gerçekleştirilen siyasi reformlar olmuştur. Cumhurbaşkanı Kais Saied, yirmi yıldan zorluklarla başarılan bu kazanımları bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede yerle bir etmiştir. Seçimlerde katılım oranının aşırı düşük olması nedeniyle Cumhurbaşkanını otoriter adımlar atmaktan vazgeçip yeniden ülkeyi demokrasi rayına oturtmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bununla birlikte, halk tek adam rejimine sıcak bakmadığı mesajını net bir şekilde vermiştir. Bu noktadan sonra Kais Saied idari tasarruflarda bulunurken üzerinde daha fazla baskı hissedecektir. Muhalefet partileri de otoriter yönetim karşıtlığında birlikte hareket ettiklerinde sonuç alınabileceğini görmüş olup bundan sonraki süreçte Cumhurbaşkanına karşı itirazlarını daha yüksek sesle dile getirmeleri beklenebilir.
Muhalefet bloğunun ikinci turda da seçimleri boykot etmeye devam ederek ilk turdaki boykot başarısını perçinlemeye çalışacaktır. Cumhurbaşkanı Kais Saied ise ikinci turda katılım oranını yükseltmenin ya da yüksek göstermenin yollarını arayacaktır. Zira, ikinci turda da en önemli gösterge seçimlere katılım oranı olacaktır. Bununla birlikte, iki tur arasında çok kısa bir zaman dilimi olması nedeniyle katılım oranı bakımından ilk turdan çok farklı bir sapma beklenmemelidir.
Tunus’taki parlamento seçimleri önümüzdeki yıl yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Türkiye’deki muhalefet partileri için de ilham verici bir örnek teşkil etmektedir. Birbirine taban tabana zıt ideolojilere sahip siyasi partiler, Cumhurbaşkanı Kais Saied’in hukuk ve demokrasiden uzaklaşarak Tunus’ta yeniden tek adam rejimi inşa etmeye yönelik adımları karşısında farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak bir tutum sergilediler.