Sudan’da düzenli ordunun başındaki General Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetlerini lideri General Muhammed Hamdan Dagalo (nam-ı diğer Hemedti) arasında aylardır süren gerginlik 15 Nisan’da silahlı çatışmaya döndü. Şu ana kadar yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği bu çatışmalar, başkent Hartum ve çevre şehirlerde yaşayan milyonlarca insanın iki ateş arasında kalmasına sebep oldu. Sudanlılar canları pahasına bölgeyi terk etmeye çalışırken, Türkiye dahil çok sayıda ülke vatandaşlarını ve diplomatlarını ülkeden bir an önce çıkarmak için yoğun çaba gösteriyorlar. Bu tahliyeler, yabancı ülkelerin çatışmaların şiddetlenmesinden ve olayların yakın zamanda bitmeyeceğinden endişelendiklerini açıkça ortaya koyuyor.
Olaylar Nasıl Buraya Geldi?
Hızlı Destek Kuvvetlerinin kökeni 1980’lere kadar uzanıyor. O dönemlerde çeşitli bölgelerde çıkan isyanlara karşı devlet, kendisine yakın gördüğü bazı göçebe Arap kabileleri silahlandırılmıştı. Cancavid ismiyle de anılan ve acımasızlığıyla bilinen bu silahlı milisler, uluslararası toplum tarafından 2003-2007 yılları arasında Darfur’da insanlığa karşı suçlar işlemek ve soykırım yapmakla suçlanıyor. Nitekim Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi, dönemin diktatörü El-Beşir hakkında Darfur’da işlenen bu suçların azmettiricisi olduğu gerekçesiyle 2008 yılında yakalama kararı çıkartmıştı.
Sudan ordusuyla birlikte hareket ederek isyancıları ezen Cancavid liderlerine bilahare askeri unvanlar verilmiş ve bu silahlı gruplar Hızlı Destek Kuvvetleri adı altında yeniden yapılandırılmıştı. Bu paramiliter yapı ayrıca, Sudan ordusunun iktidara el koyma ihtimaline karşı bir denge unsuru olarak El-Beşir tarafından askeri imkanlarla donatılmıştı. Ne var ki korkunun ecele faydası olmadı. Kendisi de bir darbeyle iktidara gelen El-Beşir 2019 yılında halkın düzenlediği aylar süren gösteriler sonrasında bir askeri darbeyle koltuğundan indirildi. Hızlı Destek Kuvvetlerinin komutanı Hemedti de velinimeti El-Beşir’i savunmak yerine darbecilerle birlikte saf tutarak yeni rejimde kendine üst düzey bir makam edindi.
2021 yılına gelindiğinde ülkenin en önemli iki askeri unsurunun lideri olan Burhan ve Hemedti bu defa geçiş hükümetindeki sivil kanada karşı bir darbe gerçekleştirdiler. Darbe esnasında Başbakan Hamduk ve bazı bakanlar tutuklandı. Çıkan gösterilerde onlarca kişi hayatını kaybetti. General Burhan ve Hemedti demokratik geçiş sürecini sağlayacaklarına dair bir çerçeve anlaşması imzalayarak uluslararası toplumun tepkilerini hafifletmeye çalıştılar. Başbakan Hamduk görevine iade edildi ve diğer tutuklular serbest bırakıldı. Hamduk 2022 yılında görevinden istifa etti.
2021 darbesinden sonra imzalanan çerçeve anlaşması, iki yıl içerisinde Hızlı Destek Kuvvetlerinin orduya entegre edilmesine dair maddeler içeriyordu. Başka bir ifadeyle, Hemedti yönetimindeki Hızlı Destek Kuvvetlerinin artık ayrı bir güç kaynağı olmasının önüne geçilmek isteniyordu. Hemedti daha fazla zaman kazanmak için geçiş sürecinin on yılda tamamlanmasını istiyordu.
Geçiş sürecinde sona yaklaşıldığında elindeki ballı imkanları bırakmak istemeyen Hemedti ile General Burhan arasındaki gerginlik iyice tırmanmıştı. Olayların patlak vermesinden üç gün önce Sudan ordusunun kontrolünde olan ülkenin kuzeyindeki Merove’deki askeri hava üssü civarına Hızlı Destek Kuvvetleri asker yığdı. Ordunun bu asker sevkiyatlarını protesto etmesi üzerine, Hızlı Destek Kuvvetleri durumu insan ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı alınan tedbirler olarak savundu. Akabinde Hemedti Hızlı Destek Kuvvetleri birliklerini Hartum’a göndermek üzere seferber etti. Buna mukabil, gerçekleşmesi mukadder görünen saldırılar öncesinde Sudan ordusu da boş durmadı. Hartum’a ağır silahlar ve tanklar sevk etti, karargahların önüne beton bloklar yerleştirdi.
Nihayetinde 15 Nisan’da Hızlı Destek Kuvvetleri başta Hartum olmak üzere askeri karargahları ve hava üslerini ele geçirmek için harekete geçti. İki tarafın da henüz üstünlük sağlayamadığı çatışmalarda şu ana kadar yüzlerce kişinin öldüğü belirtiliyor. Kargaşanın, yağmalamaların, çatışmaların hüküm sürdüğü Hartum ve civarındaki şehirlerde imkanı olanlar bir an önce bölgeyi terk etmeye çalışıyor. Yabancı ülkeler de vatandaşlarını ve diplomatlarını ülkeden tahliye ediyorlar.
Bundan sonra ne olabilir?
İktidar mücadelesindeki bu iki generalin kişisel hırslarını bir kenara bırakarak, tedarik zincirleri kesildiği için açlıkla sınanan halkın daha fazla zarar görmemesini teminen kendi aralarında bir uzlaşıya varma ihtimalleri pek bulunmuyor. Devrik diktatör El-Beşir döneminde kurumların ve hukukun altı boşaltıldığı ve sivil siyasetin önü açılmadığı için siyasi anlaşmazlıkların çözüm mercii olarak kuvvete başvuruluyor. Uluslararası toplum da benzer sorunların yaşandığı başka ülkelerde de görüldüğü üzere güçlüden yana tavır koyarak sistemin devamına katkı sağlıyor.
30 yıllık El-Beşir iktidarında sivil toplumun gelişmesine müsaade edilmediği, özellikle 2019 yılı sonrasında siyasi partilerin güç ve etkinliklerinin ciddi erozyona uğradığı ve ekonomik fırsatların kıt olduğu Sudan’da silahlı güç aynı zamanda maddi menfaat devşirme aygıtı olarak vazife görüyor. Ülke savunmasıyla iştigal etmek dışında Sudan ordusu, imalat, uluslararası ticaret ve hizmet sektörü gibi birçok alanda devasa bir holding olarak faaliyet gösteriyor. Benzer şekilde Hızlı Destek Kuvvetleri, askeri yükümlülüklerinin yanı sıra, Darfur’daki altın madenlerini kontrol ediyor. İnşaat ve hayvancılık alanlarında girişimleri bulunuyor. Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi paralı asker istihdam etmek isteyen ülkelere ücreti mukabilinde binlerce savaşçı gönderiyor. Sudan ordusunun ülke GSMH’sinin %25’ini kontrol altında tuttuğu, Hemedti’nin kontrolündeki şirketlerin ise Sudan ekonomisinin yaklaşık yarısına tekabül ettiği iddia ediliyor. Silahlı güçlerin aynı zamanda ekonomiyi kontrol etmesi, ülkede demokrasiye geçişin önündeki en büyük engellerden birisini teşkil ediyor. Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ülkedeki ekonomik pastadan aldıkları aslan payını kaybetmelerine yol açma ihtimali barındıran sivil yönetime geçiş talep ve girişimlerini her aşamada baltalayarak silahı ve dolayısıyla iktidarı devretmeyeceklerini son dört yılda defaatle gösterdi.
Dolayısıyla, olayların doğal seyrinde gitmesine izin verilirse Sudan’da kanlı bir iç savaşın başlangıç günlerinde bulunuyoruz demektir. Böyle bir iç savaşta uçaklarını ve mekanize birliklerini büyük ölçüde korumayı başaran Sudan ordusu, şehir merkezlerini şimdilik kontrol eden Hızlı Destek Kuvvetlerine karşı avantajlı konumda bulunuyor. Çatışmaların devamı halinde, ilk hamlesi başarısız olan Hızlı Destek Kuvvetleri Hartum’dan kovulabilir ve kendisini Darfur’da Sudan ordusuyla gayri-nizami harp yaparken bulabilir. Darfur’un coğrafyası ile Çad’la tarihi ve etnik bağları bulunan Hemedti’nin bölgedeki etkinliği göz önüne alındığında böyle bir iç savaşın uzun yıllar sürmesi ihtimal dahilinde bulunuyor.
Tablonun karanlık olması iç savaşın kaçınılmaz olduğu anlamına gelmiyor. Sudan’da 2021’deki darbe sonrasında olaylar dış güçlerin müdahalesi neticesinde yatışmıştı. Bu süreçte de bölgesel güçler ve ABD, yapacakları girişimlerle olayların topyekün bir iç savaşa evrilmesini engelleyebilir. Hızlı Destek Kuvvetlerinin esir aldığı Mısır askerlerinin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin tavassutu sayesinde serbest bırakılması ve ABD’nin arabuluculuğu sayesinde Hartum’da geçici ateşkes ilan edilmesi bu ihtimali güçlendiren işaretler.
Bu çerçevede, önümüzdeki süreçte çatışmaların önlenmesi için “dış mihrakların” nasıl bir tavır izleyeceği hayati önem taşıyor. Sudan’ın kaosa sürüklenmemesi için ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan gibi bölgede etkinliği olan ve iki general üzerinde baskı kurma kabiliyeti olan ülkelere önemli görev düşüyor. Dış güçlerin kendi aralarında anlaşamamaları ve farklı aktörleri destekleme kararı alması halinde ise Sudan Libya’dan daha beter bir iç savaşa sürüklenebilir.