Sayın Prof. Dr. Baskın Oran'ın cevabi e-posta mesajına cevabımdır! (in Turkish)

January 23, 2020
Sayın Prof. Dr. Baskın Oran'ın cevabi e-posta mesajına cevabımdır! (in Turkish)

"Sayın Hocam,


E-posta mesajıma yanıt verme nezaketi gösterdiğiniz için teşekkür ederim.

Agos'taki yazınızda "toptancı yaklaşım" ve bazı hususları "eksik bırakma" şeklinde iki hata yaptığınızı kabul etmenizi ve bir sonraki yazınızda bu hususlara değinme taahhüdünde bulunmanızı önemsiyorum.

Cevabi mesajınızdaki "genel dışı istisnalar", "kurunun yanında yanan yaşlar", "AKP tarafından toplu alınanların çoğunlukla liyakat gözetilmeden alındığı" ve "atılanların, Tek Adam'ın elini Bakanlığın üzerinden çekmesinden sonra yapılacak liyakatli bir sınava kabul edilmeleri gerektiği" konularında sizinle görüşlerimizin örtüşmediğini görüyorum. Bununla birlikte, benimle aynı görüşte olmamanızı anlayışla karşılıyor ve fikrinize saygı duyuyorum.

AKP'nin iktidarda olduğu dönemde Bakanlığa girenleri sırf bu dönemdeki sınavları kazandıkları için "AKP tarafından toplu olarak alınanlar" şeklinde tanımlamanın önyargılı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Zira, böyle bir önermenin doğru ve gerçek kabul edilmesi halinde, daha önceki iktidarlar döneminde girenleri de "DSP, ANAP, RP, DYP, SHP, CHP vs. tarafından toplu olarak alınanlar" olarak tanımlamayı gerektirir ki bu durumda herhangi bir siyasi parti tarafından alınmayan diplomat kalmaz. Ayrıca, Bakanlığa personel alımının "toplu" olarak tanımlanması için bir ölçü var mıdır? Kaç kişiye kadar olunca "toplu" alım yapılmamış olur?

Bu tür bir önyargı, aynı zamanda, sınavları yapan, adayların yazılı kağıtlarını okuyan ve mülakatları yaparak kazananlar listesini hazırlayan sınav komisyonlarındaki üst düzey diplomatları da zan altında bırakmak ve onları kendi kararlarını veremeyen, "AKP'nin birer enstrümanı" olmanın ötesine geçemeyen kişiler seviyesine indirgemek demektir.

Keza, "çoğunlukla liyakat gözetilmeden alındığına" dair ön kabulünüz de işe alınanlardan daha çok bu adayları kazandıran komisyon üyelerini itham etmektedir. Zira, Agos'taki yazınızda betimlediğiniz eski "Bakanlık bürokratı" tiplemesine uygun olarak AKP iktidarından yıllar önce Bakanlığa alınmış ve yine sizin ifadenizle "usta-çırak ilişkisiyle" yetişerek Elçi, Büyükelçi unvanlarına hak kazanmış sınav komisyonu üyeleri "liyakatli adayları belirleyemeyecek" kadar "liyakatsiz" diplomatlar mıdır?

Son olarak, "atılanların, Tek Adam'ın elini Bakanlığın üzerinden çekmesinden sonra yapılacak liyakatli bir sınava kabul edilmeleri gerektiği" şeklindeki öneriniz de hakkaniyetli bir yaklaşım değildir ve pratikte de hayata geçirilmesi imkansızdır. Öncelikle, KHK'lı diplomatlar, yüzbinlerce kamu çalışanı gibi, hukuksuz bir şekilde, önceden hiçbir idari ve adli soruşturma yapılmadan, savunma hakkı dahi tanınmadan kamu görevinden sürekli olarak ihraç edilmekle aileleriyle birlikte adeta bir sivil ölüme terk edilmiş ve sosyal soykırımın kurbanları olmuşlardır. "Tek adam rejiminin elini Bakanlığın üzerinden çekmesini" beklemek "atılanların" mağduriyetlerini daha da katlamaktan başka bir etki doğurmayacaktır. Zira, tek adam rejiminin daha ne kadar hükmünü sürdüreceği ve ne zaman "elini Bakanlığın üzerinden çekeceği" belirsizdir.

Bu kadar ağır hak ihlallerine, mağduriyetlere, iftiralara, dahası işkence ve kötü muameleye uğramış KHK'lı diplomatların geri dönebilmelerinin belirsiz bir gelecekteki ilave bir sınava tabi tutulma şartına bağlanmasını ve bu önerinin hem 12 Eylül döneminde hem AKP iktidarında üniversiteden ihraç edilmiş bir akademisyen tarafından dile getirilmesini anlamakta zorlandığımı belirtmeliyim.

Bunu sınavdan korktuğum için ifade etmiyorum. Sınavlarla yoğrulmuş biri olduğumu söyleyebilirim. Dışişleri'nden önce de çok sayıda kurumun sınavını dereceyle kazandım. Bunlar arasında Başbakanlık Uzman Yardımcılığı'nı tercih ettim. Dışişleri sınavının en zorlu aşaması olan yazılı sınavını da daha önce iki defa kazanmıştım. Kaldı ki ihraç edilmemiş olsaydım bir yıl içerisinde Başkatiplik sınavına girecektim. Dolayısıyla, geri döndüğümde girmem gereken tek sınav Başkatiplik sınavı olacaktır ve bu sınavda liyakatli olup olmadığım bir kez daha görülecektir.

Ayrıca, - kısa vadede gerçekleşeceğini varsaysak bile- tek adam rejimi elini Bakanlıktan çektikten sonra liyakatli sınav yapılacağının garantisi var mıdır? Bu sınavı yapacak kişilerin yeterli liyakat sahibi oldukları nasıl ve kim tarafından belirlenecektir?

Dahası, "atılanlar" arasında Büyükelçi, Elçi, Daire Başkanı, Başkatip dahil her seviyede diplomat bulunmaktadır. Bu diplomatlar da önerdiğiniz "liyakatli sınava" tabi tutulmalı mıdır? Bu tür bir sınav olacaksa da, hakkaniyet adına, sadece "atılanlar" değil, aynı dönemlerde alınıp ihraç edilmeyenler de bu sınava girmeli midir?

Siz de KHK ile "atılmış" bir akademisyensiniz. Şansınız yaver gitmiş olmalı ki binlerce meslektaşınızın aksine "tek adam rejiminin elini üniversiteden çekmesini beklemek zorunda kalmadan" işinize iade edilmişsiniz. Kendiniz dahil olmak üzere "atılan" akademisyenlerin işlerine iade edilmeleri için sizin diplomatlar için önerdiğiniz yol şart koşulsa tepkiniz nasıl olurdu?

Özetle söylemek gerekirse, Sayın Hocam,

Önümüzde evrensel hukuk kurallarını uygulamaktan başka bir çıkar yol yoktur. Aksi halde, bugünkü tek adam rejimi gider, bir başka tek adam rejimi gelir.

Yapılması gereken açıktır. KHK'lar iptal edilerek sadece diplomatlar değil ihraç edilen herkes derhal görevine iade edilmeli ve uğraadıkları maddi-manevi kayıpların telafisi yoluna gidilmelidir. Sonrasında suç ve cezaların şahsiliği, masumiyet karinesi, adli yargılanma hakkı vs. evrensel hukuk ilkelerine uygun olarak idari ve adli prosedürler elbette işletilebilir.

Tabiatıyla, "atılan" diplomatlar hakkında birlikte çalıştıkları dönemde verdikleri yüksek sicil ve performans notları Bakanlığın arşivlerinde durmasına rağmen, daha sonra bu diplomatlarla ilgili "kurum kanaati" adı altında iftira atanların da yine evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde idari ve adli soruşturmaya tabi tutulmaları bir zorunluluktur.

Bu vesileyle belirtmek isterim ki, sizin iki yıl kadar önceki bir yazınızda tekrar vurguladığınız gibi, KHK'lılar "söke söke döneceklerdir."

Saygılarımla,


Mehmet Çelik

İhraç İkinci Katip (MM)"

You may also like

Erdoğan'ın Tunus'ta Unuttuğu Dostları

October 5, 2023
by Haşim Tekineş and Mehmet Çelik, published on 5 October 2023
Dışı İçi Bir'de bu hafta Haşim Tekineş ve Tunus'ta görev yapmış eski diplomat Mehmet Çelik Tunus'un demokratikleşme serüvenini, ülkenin otoriterleşmeye savrulmasını ve Tunus'ta yaşanan son gelişmeleri ele aldılar.
No items found.