PKK'nın Kendini Feshetmesinin Sonuçlarına Dair Uzmanlarımızın Görüşleri

May 13, 2025
by Ömer Güler, Enes Esen, and Ahmet Kalafat published on 13 May 2025
PKK'nın Kendini Feshetmesinin Sonuçlarına Dair Uzmanlarımızın Görüşleri

12 Mayıs'ta PKK kendini feshettiğini duyurdu. 40 yıllık kanlı bir devrin sonuna gelindi ama sürecin sonuçlarının ne olabileceğine dair farklı görüşler var. Uzmanlarımıza bu soruyu sorduk ve cevapları sizin için aşağıda derledik.

Ömer Güler

PKK’nın silahlı gücünü kaybetmesi, örgütün bölgedeki etkisini ciddi biçimde zayıflatır. Silah sadece bir çatışma aracı değil; aynı zamanda toplum üzerindeki baskı ve otoritenin kaynağı. Bugün DEM Parti ya da benzeri yapıların aşiretler ve yerel dengeler üzerindeki nüfuzunu sürdürebilmesi büyük ölçüde bu silahlı varlığın sağladığı gölge otoriteye dayanıyor. PKK sahneden çekildiğinde halk daha serbest düşünebilir, siyasi tercihler değişebilir. Geçmişte AKP’nin bölgede DEM Parti'den yüksek oy aldığı dönemler bunun bir göstergesi.

Ancak mesele sadece silahların bırakılmasıyla bitmiyor. Örgüt yapısının, iletişim kanallarının, yerel denetim ağlarının da dağılması gerekiyor. "Lağv ettik" demekle örgüt dağılmıyor; bu, etkileri yıllara yayılan bir süreç. Ama bu süreç doğru yürütülürse, bölgede alternatif siyasi hareketlerin önü açılabilir. PKK, hem Suriye’de hem Türkiye’de rakip yapıların önünü keserek güç kazandı. Silahlı varlık sona ererse bu tek seslilik kırılır, siyasal çoğulculuk gelişebilir.

Yine de asıl mesele, silahların bırakılmasından sonra bu gücün tekrar kullanılıp kullanılmayacağı. Rojava’da toplanan ateş gücü, Türkiye içinde tekrar bir baskı aracı haline gelir mi, gelmez mi; bu örgütün niyetine ve Türkiye devletinin süreci nasıl yöneteceğine bağlı. Eğer gerçekten silah bırakılır, demokratik siyasette kalınır ve devlet de verdiği sözleri tutarsa, bu hem bölge halkı hem de ülke için önemli bir fırsata dönüşebilir.

Enes Esen

PKK’nın feshi, Türkiye’nin Suriye ve Irak’a yönelik güvenlik politikalarını doğrudan etkileyecektir. 1980’lerden bu yana PKK’nın Kuzey Irak’ta önemli bir varlığı bulunuyor. Örgüt, bu bölgeyi hem askeri hem de ideolojik eğitim için bir geri üs olarak kullanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri son yıllarda düzenlediği Pençe operasyonlarıyla sahadaki varlığını artırmış olsa da, PKK yaklaşık 800 köyü kontrol etmeyi sürdürüyor. Örgütün bu alanlardan çekilmesi halinde boşluğu kimin dolduracağı belirsizliğini koruyor. Yerel kaynaklara göre, PKK çekilirse bu bölgelerin güvenliği Irak Sınır Polisi’ne devredilebilir. Öte yandan, birbiriyle rekabet halinde olan KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) ve KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) arasında bu alanları kontrol altına alma yarışı şimdiden başlamış durumda. Her iki taraf da daha fazla yer işgal edebilmek için bölgeye takviye güç gönderiyor.

PKK’nın silahlı bir tehdit olmaktan çıkması, Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki askeri varlığını da tartışmalı hale getirebilir. Türkiye bu ülkelerdeki askeri üslerini ve kontrol noktalarını terörle mücadele gerekçesiyle kurmuştu. Ancak terör tehdidi ortadan kalkarsa, özellikle Irak hükümeti bu askeri üslerin kapatılmasını gündeme getirebilir. Suriye’de benzer bir talebin kısa vadede dile getirilmesi beklenmiyor.

Bununla birlikte, Türkiye’nin Doğu Suriye’deki Kürt varlığını fiili olarak tanıyacağı yönünde emareler var. Trump yönetiminin de YPG ile Şam arasında bir uzlaşıyı teşvik ettiği biliniyor. Türkiye’nin Suriye’de YPG’ye yönelik politikasının büyük olasılıkla eş-Şara ile koordinasyon içinde şekillenecektir.  

Öte yandan, PKK’nın feshi örgütün tüm unsurlarının silah bırakacağı anlamına gelmeyebilir. Örgütün parçalanması ve geride kalan küçük grupların silahlı eylemlere devam etmesi ihtimal dahilindedir. Başka ülkelerde terör örgütlerinin silah bırakma sürecinde bunun örnekleri bulunuyor. Mesela, Kolombiya’daki FARC, ideolojik olarak PKK’ya yakın bir yapı olarak yıllarca kırsal ve dağlık alanlarda silahlı mücadele yürüttü. FARC 2016 yılında Kolombiya hükümetiyle yaptığı anlaşma sonucunda silah bıraksa da, örgüt içindeki bazı gruplar bu süreci reddetti ve silahlı faaliyetlerine devam etti. Benzer bir senaryo PKK için geçerli olabilir. Örgüt içinden bazı unsurların silah bırakmaya yanaşmaması, Kuzey Irak’ı üs olarak kullanmayı sürdürmeleri ve buradan İran ile Türkiye’ye yönelik saldırılar düzenlemesi riski bulunuyor. Bu unsurların zamanla daha da radikalleşmesi ve saldırgan bir tutum benimsemesi riski de göz önünde bulundurulmalıdır.

PKK’nın silah bırakması uluslararası etkileri olan olumlu bir gelişme. Ancak bu sürecin oldukça kırılgan olduğu, sabote edilmeye açık bulunduğu ve bölgesel dengeleri köklü biçimde etkileme potansiyeli taşıdığı da akılda tutulmalıdır.

Ahmet Kalafat

PKK’nin silah bırakma kararı, bu çok boyutlu yapının bir anda ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor. Örgüt, kağıt üzerinde dağıldığını ilan etse bile, siyasi partiler, dernekler, paramiliter yapılar ve yerel ağlar üzerinden etkisini bir süre daha sürdürebilir.

Elli yıllık bir örgütten bahsediyoruz. Bu yapının kısa sürede tamamen tasfiye olmasını beklemek gerçekçi değil. Ayrıca ‘silah bırakmak’ ifadesiyle neyin kastedildiği de tam net değil. PKK, Türkiye’de silah bırakabilir ancak Irak’ta farklı bir isimle varlığını sürdürme ihtimali yüksek. Kuzey Irak gibi stratejik bir bölgede tamamen çekilmesi, özellikle KDP ve KYB gibi rakip yapılar varken, zayıf bir ihtimal.

Suriye’de durum daha farklı. Rojava’da Kürtler açısından olumlu bir süreç işliyor. PYD/YPG gibi PKK uzantısı yapılar, bölgedeki en organize silahlı güç olarak öne çıkıyor. Bu, PKK için askeri ve idari gücünü meşrulaştırma fırsatına dönüşebilir. Öte yandan İran’da da PJAK aracılığıyla etkinliğini sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde gercekleşen PKK 12. Kongresinin yeri ve zamanı güvenlik endişeleri nedeniyle açıklanmadı. Ama dikkat çeken nokta, tehdidin Türkiye’den değil İran’dan geldiği yönündeki değerlendirmeler. Bu da önümüzdeki dönemde Rojhilat ve PJAK’ı daha fazla konuşacağımız anlamına geliyor.

Silah bırakma süreçlerinde dünyada görülen örneklerde olduğu gibi, PKK içinde de fraksiyonel ayrışmalar yaşanabilir. Tarihinde zaten birçok iç çatışma, infaz ve kopuş yaşayan bir örgüt. Bu tarz kararlar yeni ayrışmaları tetikleyebilir. Bu noktada önemli olan, siyasal alanın ne ölçüde demokratikleşeceği.

PKK yalnızca devlete karşı değil, bölgede rakip siyasi yapılara da baskı uygulayarak kendini hâkim güç haline getirmişti. Silahlı gücün sahneden çekilmesi, DEM Parti içinde hiziplerin ayrışmasına, yeni aktörlerin ortaya çıkmasına ve daha çok sesli bir siyasetin gelişmesine zemin hazırlayabilir. Asıl kazanım da bu olur: silahın gölgesinden arındırılmış, çoğulcu bir siyaset.

Bugün geldiğimiz noktada, barış süreci adına 50 yıldır ulaşılmamış bir eşikteyiz. Ancak henüz kapalı kapılar ardında yürüyen görüşmelerin içeriği bilinmiyor. Taraflar arasında hangi tavizler verildi? Yerel yönetimlerde nasıl bir yeni düzenleme olacak? Bunlar şu anda belirsiz.

Bu dönüşümün sağlıklı gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, hükümetin ve devletin süreci nasıl yöneteceğine ve DEM Partinin baskın olacağı yerel yönetimlerin tavrına bağlı olacak. DEM Parti PKK’nin gölgesi zayıfladıkça kendi rotasını daha bağımsız bir şekilde çizebilir. Ancak asıl önemli olan, demokratik söylemin sadece devlete karşı değil, kendi toplumsal tabanlarına karşı da tutarlı bir şekilde uygulanmasıdır.

You may also like

“Mukayeseli Tutarsızlıklar”Trump Neyi Yanlış Yapıyor?

April 14, 2025
by Mehmet Demirbaş and Ömer Güler, published on 14 April 2025
Amerika'nın küresel ticarette benimsediği bu dalgalı yaklaşım, sadece Çin’i değil tüm dünyayı etkiliyor. Peki bu strateji işe yarıyor mu, yoksa kendi kendini sabote eden bir yaklaşım mı? Detaylar videoda.

Türkiye'deki 31 Mart Yerel Seçimleri ve Fakirleşmenin Ahı

April 1, 2024
by Ömer Güler, published on 1 April 2024
Ömer Güler 31 Mart yerel seçim sonuçlarını, CHP'nin başarısını ve AKP'nin kan kaybını çeşitli boyutlarıyla değerlendirdi.

Erdoğan Kahire'ye, F16'lar Türkiye'ye, F35'ler Yunanistan'a

February 18, 2024
by Ömer Güler and Haşim Tekineş, published on 18 February 2024
Ömer Güler ve Haşim Tekineş Erdoğan'ın Mısır ziyaretini, Bilal Erdoğan'ın ziyarette protokolde yer almasını, F-16 alımına dair ABD Senatosu'nun onayını, Yunanistan'ın F-35 alımını ve Ege'de hava gücü üstünlüğünde Yunaninstan'ın avantajlı hale gelmesini ele aldılar.