Nijer’de Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın 26 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbeyle Devlet Başkanı Mohamed Bazoum koltuğundan indirildi ve General Abdourahmane Tchiani’nin yeni Başkan olduğu ilan edildi. Sahraaltı Afrika’da artarda yapılan darbeler serisinin son halkası olan Nijer’deki bu darbe de mutat olduğu üzere Afrika Birliği, bölge ülkeleri ve Batılı devletler tarafından kınandı. Bazoum’un tekrar göreve iade edilmesi çağrısında bulunuldu. Aksi takdirde Nijer’e yaptırım uygulanacağı ve yardımların kesileceği uyarısında bulunuldu. Darbede yer almayan Nijer Ordusu Genelkurmay Başkanı’nın da kan dökülmemesi için darbecileri tanıyacağını açıklamasının ardından Nijer’de iktidar değişikliği tamamlanmak üzereydi.
Ne var ki Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) üyesi ülkelerin 30 Temmuz günü gerçekleştirdiği olağanüstü zirveyle işler değişti. Nijer’le ilgili önemli kararların alındığı bu zirveye Benin, Fildişi Sahili, Gambiya, Gana, Gine Bissau, Nijerya, Senegal, Togo, Cabo Verde, Liberya, Sierra Leone’nin liderleri ve Bazoum’un özel temsilcisi katılım sağladı. Darbeyle iktidara geldikleri için ECOWAS üyelikleri askıya alınan Mali, Burkina Faso ve Gine ise zirvede temsil edilmedi. Toplantı sonrasında ECOWAS liderleri esir tutulan meşru devlet başkanı Bazoum’un derhal serbest bırakılarak görevine iade edilmesi gerektiği çağrısında bulunuldu. Zirvenin can alıcı noktasını ise ECOWAS’ın taleplerinin bir hafta içinde, yani 6 Ağustos Pazartesi gününe kadar, yerine getirilmemesi halinde Nijer’de demokratik düzenin yeniden tesisi için güç kullanmak dahil gerekli tüm tedbirlere başvurulacağının açıklanması teşkil etti. Bunu teminen ECOWAS ülkeleri genelkurmay başkanlarının ivedilikle toplanacağı kaydedildi. Zirve bildirisinde isim vermeden Nijer’deki darbecilere destek beyan eden Wagner Grubu da kınandı.
ECOWAS ülkelerinin bu kadar sert tepki vermesinin altında, Sahel bölgesinde ardı arkası kesilmeyen darbeler serisinin diğer ülkelerin liderlerinin koltuğunu da sallaması yatıyor. 2020 yılından beri Orta ve Batı Afrika’da yedi darbe gerçekleşti. Darbecilerin başarılı olup uluslararası toplum tarafından kabul görmesi diğer ülkelerdeki darbeci adaylarını da cesaretlendiriyor.
Öte yandan, kendileri de darbeyle iktidara gelen Mali ve Burkina Faso yönetimleri Pazartesi günü yaptıkları ortak açıklamada Nijer’deki cuntaya tam destek beyan ederek, ülkeye yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin Mali ve Burkina Faso’ya da savaş ilanı olarak addedileceğini duyurdular. Libya’ya yapılan NATO müdahalesinin bölgedeki istikrarsızlığın müsebbibi olduğunu vurgulayarak askeri bir müdahalenin bütün bölge için feci sonuçlar doğuracağına dair uyarıda bulundular. Bölgenin askeri cuntayla yönetilen bir diğer ülkesi Gine ise ECOWAS’ın gayrimeşru ve gayri insani yaptırımlarına katılmayacağını ilan etti. Bahsi geçen ülke yönetimlerinin cuntaya destek beyanları, Nijer’deki darbe girişiminin engellenmesinin kendileri için de sonun başlangıcı olabileceği endişesinden kaynaklanıyor.
Batılı devletler ise bu gelişmeleri endişeyle takip ediyorlar. Mali’de 2021 yılındaki darbeden sonra iktidara gelen askeri yönetim, Rusya’nın meşum Wagner Grubu’yla işbirliği yapmayı tercih etmiş ve ülkedeki çok uluslu BM gücü (MINUSMA) ile Fransız askerlerinin bir an önce Mali topraklarını terk etmesini istemişti. Buradan adeta kovulan Batılı ülkeler, Sahel bölgesindeki operasyonları için Nijer’e taşınmak durumunda kalmıştı. Halihazırda Nijer’de 1500 Fransız askeri, 1100 ABD askeri, 100 kadar Alman askeri bulunuyor. Nijer cuntasının da Wagner Grubu’yla iş tutması durumunda Batılı devletlerin bölgedeki askeri varlığı son bulabilir. Kremlin’in Nijer’deki gelişmelere ilişkin yaptığı sağduyulu açıklamaya karşın Wagner Grubu lideri Yevgeny Prigozhin’in ateşe körükle gittiğini not etmek gerekiyor.
Batılı ülkeler arasında Nijer’in eski sömürgecisi Fransa’nın darbeye ilişkin tutum ve olası tepkileri önem arz ediyor. Dünyadaki uranyumun %5’ini üreten Nijer, Fransa’nın uranyum ihtiyacının %15’ini, AB’nin ise %20’sini tek başına karşılıyor. Nijer’deki cuntanın daha kontrolü tam eline almadan Fransa aleyhinde üst üste açıklama yapması Paris tarafından doğal olarak hayra yorulmuyor. Nitekim, Pazar günü başkent Niamey’de yaklaşık bin kişilik darbe yanlısı bir grup Fransa Büyükelçiliğine saldırdı ve ülkenin bayrağını yaktı. Fransa, hem Büyükelçiliğine saldırı düzenlenmesi, hem de bölgede ortaya çıkan savaş ihtimali nedenleriyle Nijer’deki vatandaşlarını tahliye etme kararı aldı. Almanya, İtalya ve İspanya gibi diğer bazı Avrupa ülkeleri de vatandaşlarını Nijer’den tahliye etmeye başladı. Ülkedeki Batılı askerlerin tahliye edilmesi şu an gündemde değil.
Bu çerçevede, ECOWAS’ın askeri müdahale tehdidini ciddiye almak gerekiyor. Nijerya ve Çad askeri bakımından Mali, Burkina Faso ve Nijer’le kıyas kabul etmeyecek kadar güçlü ve tecrübeli ülkeler. ECOWAS bir önceki büyük askeri müdahalesini, seçimleri kaybettiği halde koltuğunu bırakmayı reddeden Gambiya lideri Yahya Jammeh’ye karşı 2017 yılında gerçekleşmişti. Müdahale sonrası Jammeh Ekvator Ginesi’nde sürgünde yaşamaya razı olmuştu.
Halihazırda Çad’ın da dahil olduğu bölge ülkelerinin arabuluculuğuyla yürütüldüğü anlaşılan görüşmelerde uzlaşı sağlanamaması ve cuntanın direnmesi halinde Nijer’de önümüzdeki günlerde gerginlik tırmanabilir. Mali ve Burkina Faso ötesinde bir dış destek sağlayamaması ve ECOWAS’ın askeri müdahalede bulunması halinde Nijer cuntasının tutunması pek mümkün görünmüyor. Ortak açıklamalarındaki sertliğe rağmen Mali ve Burkina Faso’nun ECOWAS ortak birliklerine karşı savaş açma ihtimali ise oldukça düşük.
Son tahlilde, darbenin akıbetinden bağımsız olarak Nijer’i ve Sahel bölgesini zor günler bekliyor. Zira, Nijer’deki bu gelişmeler, Sahel bölgesinin neredeyse tamamına yayılmış olan ve yoğunluğu gittikçe artan istikrarsızlığın bir göstergesi. Dolayısıyla Nijer’deki darbe ve akabinde yaşanan gelişmeleri Sahel’deki kronik siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlardan ayrı değerlendirmemek gerekiyor.