Koronavirüs kelimesinin yasaklı olduğu Türkmenistan'a dair birkaç gözlem (in Turkish)

April 4, 2020
Koronavirüs kelimesinin yasaklı olduğu Türkmenistan'a dair birkaç gözlem (in Turkish)

Koronavirüs salgınının dünyayı kasıp kavurduğu, virüsün yayılmasını önlemek için birçok ülkede sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı, hükümetlerin evde kal kampanyalarıyla halklarını sosyal uzaklaşma konusunda teşvik ettiği şu günlerde bazı ülkeler var ki tam tersi çıkışlarla akıl ve mantık sınırlarını zorluyorlar. Bunlardan biri de Türkmenistan.

Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguly Berdimuhamedov başlangıçta korona virüsüne karşı Türkmen halkına üzerlik otunu yakıp dumanını üzerlerine tutmalarını önerdi. Bilahare, işi sağlama almayı düşünmüş olacak ki "koronavirüs" kelimesinin kullanımını ve maske takılmasını da yasakladı. Bu yasağı getirerek kendi halkının hayatlarını tehlikeye atan kişi eski bir sağlık bakanı, aynı zamanda hipokrat yeminli diş hekimi!

Kadirli Doğan'ın* memleketi aslında bir Cumhuriyet. Ancak, bugün dünyanın en otoriter ülkeleri arasında yer alıyor. Nitekim, "The Economist" dergisinin 2019 yılı Demokrasi Endeksi'nde 167 ülke arasında 162. sırada. Bir başka deyişle, dünyanın en diktatör altıncı ülkesi. Esasen, adında Cumhuriyet olan birçok ülkenin bugün dünyadaki en baskıcı rejimler olmaları Cumhuriyet yönetim şeklinin bir talihsizliğidir. Düşünün Kuzey Kore bile bir Cumhuriyet.

Berdimuhamedov'un sözkonusu bilge kral (!) ve yasakçı çıkışlarını basından okuduğumda bundan altı yıl önceki bir Türkmenistan ziyareti hatıramda canlandı. Bu yazıda, ziyaret sırasındaki izlenimlerimi hatırladığım kadarıyla paylaşacağım.

Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başdanışmanlığı'ndaki görevim sırasında 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün 26-27 Nisan 2014 tarihlerinde, Atçılık Bayramı vesilesiyle, Aşkabat'a gerçekleştirdiği ziyarette heyette ben de vardım. THY'den kiralanmış bir uçakla ve çok sayıda iş insanının da bulunduğu bir heyetle birlikte 26 Nisan akşam üzeri Aşkabat'a vasıl olduk.

Aşkabat'ta hava Ankara'ya göre daha ılıktı. Binalarda kullanılan mermer nedeniyle ak şehir görünümü vardı. Şehir düzenliydi. Aşkabat'a havadan bakınca şehir dışında devasa ve modern bir cami göze çarpıyordu. Kurucu Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı) tarafından yaptırılmış. Bu kadar büyük bir caminin şehir merkezinden çok uzak bir mesafeye inşa edilmiş olması, ülkenin Sovyet rejimi döneminden kalma zihni altyapısının izlerini yansıtıyor.

Havalimanından konaklayacağımız otele doğru yola çıktığımızda bir tuhaflık dikkatimi çekti. Bulunduğumuz güzergah bomboştu. Adeta ölü şehir gibi. Yolda hiçbir araç olmaması bir yana ortalıkta elli yüz metre aralıklarla yol boyunca dizilmiş sivil kıyafetli polisler dışında halktan kimsecikler yoktu. Belli ki yüksek misafirin güvenliği için tertibat almışlardı. Bilahare öğrendim ki güvenlik gerekçesiyle Türk heyetinin geçeceği tüm yollarda sokağa çıkmak yasaklanmış. Meğer bu tür sokağa çıkma yasakları Türkmenistan'da sıkça başvurulan bir yöntemmiş.

Akşam televizyona bir göz atayım dedim. Türkmen televizyonunda sürekli ekranda duran bir sunucu haberleri okuyordu. Hemen bütün haberler "Hürmetli Prezidentimiz" diye başlıyordu.

Ertesi sabah Atçılık Bayramı etkinliklerinin düzenleneceği alana doğru yola çıktık. Şehir merkezinin dışındaki hipodroma doğru giderken sol tarafımızda kalan dağın zirvesine doğru merdiven basamakları şeklinde düzenlenmiş uzun bir "Sağlık Yolu" uzanıyordu. Devlet Başkanı'nın talimatıyla Türkmen halkının spor yapması için inşa edilmiş bu yolda yürüyüş yapan ya da koşan kimse yoktu.

Hipodroma birkaç kilometre kala yolun sağına ve soluna dizilmiş öğrenciler ellerinde Türk ve Türkmen bayraklarıyla karşılama yapıyorlardı. Bu manzara beni lise yıllarıma götürdü. Kütahya Anadolu Öğretmen Lisesi'nde okurken bir sabah bütün öğrenciler apar topar şehrin giriş yolu üzerine dizildik. Dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel şehre girerken el salladık. Saatler sonra Sayın Demirel'in şehirden ayrılışı için apar topar tekrar yola dizildik. Türkmen öğrenciler bizim kadar şanslı değillerdi. Biz karşılama ve uğurlama arasında geçen sürede okulumuza dönüp derslerimize devam ettik. Türkmen öğrencilerse Atçılık Bayramı etkinlikleri sona erip Türk heyeti ayrılıncaya kadar saatlerce o sıcağın altında yol kenarında beklemek zorunda kaldılar.

Heyet başkanlarının yerlerini almasıyla birlikte gösteriler başladı. Bir önceki yıl Devlet Başkanı Berdimuhamedov attan düştüğü için olası bir benzer kaza durumunda görüntü ve fotoğraf alınmasını önlemek amacıyla hipodroma cep telefonuyla girmek yasaklanmış. Tabiatıyla bu yasak misafir heyeti kapsamıyordu. Neyse ki bu kez korkulan olmamış ve Türkmen Devlet Başkanı attan düşmeden gösterisini gerçekleştirmiş ve atını şaha kaldırmayı başarmıştı. Ata binmeyi iyi bildiği belliydi.

Ahal Teke atları, asil, göz alıcı güzelliğe sahip, parlak metalik renkli, uzun boylu, iri, cins atlar. Yarışlardaki üstünlükleri gözle görünüyordu. Türkmen binicilerin Ahal Teke atlarıyla yaptıkları gösteriler de nefes kesiciydi. Burada tasvire girmeyeceğim. İnternetten videoları izlenebilir.

Baştaki konumuza dönecek olursak, Berdimuhamedov'un üzerlik tütsüsü önerisi Türkiye'de de özellikle nazara karşı yaygın başvurulan bir yöntem. Kültürel bir ortak payda. Ancak, eğer Türkmenistan'da da üzerlik ritüeli Türkiye'deki gibiyse koronavirüse çözüm olmak bir yana salgının daha da yayılmasına neden olması kaçınılmaz. Zira, -küçüklüğümden hatırladığım kadarıyla- üzerlik dumanı tutulduktan sonra bu ritüeli yöneten kişi -genelde yaşlı bir kadın- tarafından birkaç dua benzeri sözler mırıldanıp kişinin üzerine "tü-tü-tü" yapılarak üflenir.

Koronavirüs kelimesinin yasaklanması ise "üç harfliler" gelmesin diye "üç harfli kelimenin" kullanılmasından imtina edilmesi gibi bir şey!

İşte Türk tipi başkanlık! İnsan hayatına ve halk sağlığına verilen değer!

* 11. Cumhurbaşkanı Sayın Gül, Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhamedov'a "Kıymetli Kardeşim" anlamında Türkmence "Kadirli Doğanım" şeklinde hitap ederdi. Üst düzey mektuplarda kimi zaman muhatapla samimiyetin nişanesi olarak "Sayın Devlet Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bakan" şeklindeki hitaplardan sonra el yazısıyla "Değerli Dostum, Aziz Kardeşim" vb. hitaplar yazılır.


You may also like

Erdoğan'ın Tunus'ta Unuttuğu Dostları

October 5, 2023
by Haşim Tekineş and Mehmet Çelik, published on 5 October 2023
Dışı İçi Bir'de bu hafta Haşim Tekineş ve Tunus'ta görev yapmış eski diplomat Mehmet Çelik Tunus'un demokratikleşme serüvenini, ülkenin otoriterleşmeye savrulmasını ve Tunus'ta yaşanan son gelişmeleri ele aldılar.
No items found.