Uluslararası Atom Enerjisi Dairesi (IAEA) denetçileri Şubat ayında İran'ın yüzde 84 saflık oranında uranyum zenginleştirdiğini tespit etti. Her ne kadar İran öteden beri nükleer programının barışçıl amaçlarla yürütüldüğünü savunsa da, bu kadar yüksek seviyede uranyum zenginleştirmenin sivil kullanıma yönelik olduğuna dair gerçekçi bir izahat bulunmuyor. Halihazırda İran’ın nükleer bomba yapmak için gerekli olan %90 uranyum zenginleştirme oranına yaklaşmış olması bölgede alarm zillerinin çalmasına neden oluyor. Bu endişelerin diplomatik yolla giderilmemesi nedeniyle bölgede yeni bir askeri çatışma yaşanma ihtimali giderek artıyor.
İran ve ABD arasındaki Avrupa Birliği aracılığıyla yürütülen nükleer müzakereler 2022 Eylül başında sonuçlanma aşamasına gelmişken son dakikada İran’dan gelen yeni talepler nedeniyle taraflar nihai uzlaşıya varamamıştı. Sonrasında yaşanan gelişmeler uzlaşı ihtimalini iyice zayıflattı. Bu bağlamda, Mahsa Amini'nin gözaltında öldürülmesiyle İran'da Eylül ortasında başlayan gösterilerde yüzlerce kişi hayatını kaybetti. 2022 Ekim ayında Rus ordusu, İran’ın ürettiği Şahid-136 dronlarını Ukrayna’da etkin şekilde kullanmaya başladı. Batılı liderler, gösterilerin kanlı şekilde bastırıldığı bir dönemde İran yönetimiyle açıktan iş tutuyor görünmek zaten istemiyordu. Ukrayna savaşı bağlamında İran’ın Rusya’ya silah tedarik etmesi de müzakerelerin iyice çıkmaza girmesine neden oldu. Bunun üzerine 2022 Kasım ayında İran uranyum zenginleştirme faaliyetlerine tekrar başladığını duyurdu.
İran’da Mahsa Amini'nin öldürülmesiyle başlayan ve rejim karşıtı bir hareket haline gelen gösteriler devam ediyor. Zayıf bir anında müzakere masasına oturmak istemeyen İran’ın olası müzakerelerde pazarlık payını güçlendirmek için uranyum zenginleştirmeye devam ediyor olabileceği değerlendiriliyor. Ne var ki, İran’da şahin kanadın sonuca bu kadar yaklaşmışken ve yaptırımlarla zaten ağır bedel ödenmişken, nükleer silah geliştirme sürecini tamamına erdirmek isteyebileceği de akla uzak gelmiyor.
İran’ın nükleer silah üretmeye gidebilecek yolda kritik bir eşiği daha aşmak üzere olması bölgede gerilimin tırmanmasına yol açıyor. İsrailli ve ABD’li bazı yetkililer İran’ın sene sonuna kadar 10 nükleer bomba üretimine yetecek uranyuma sahip olabileceği değerlendiriyor. Yeterli uranyum zenginleştirildikten sonra nükleer savaş başlığı üretilmesi 18 ila 24 ay sürüyor. Batılı ülkeler meselesinin çözümü için halen diplomasiye öncelikle verilmesi gerektiğini savunuyor. İsrailli yöneticiler ve bazı ABD’li uzmanlar diplomatik girişimlerin tek başına sonuç vermeyeceğini, en azından diplomatik müzakerelerinin başarı şansı olabilmesi için askeri operasyon seçeneğinin ciddi şekilde masada olması gerektiğini vurguluyorlar.
Bu minvalde, İsrail Başbakanı Netanyahu 22 Şubat’ta yaptığı bir konuşmada “haydut bir devletin” nükleer silah geliştirmesinin önüne sadece askeri tehditle veya muteber bir askeri müdahaleyle geçilebileceğini, ağır ekonomik yaptırımların tek başına yeterli olmayacağını söyledi. Konuşmasının devamında Netanyahu, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını engellemek için elinden geleni yapacağını ama zaman geçtikçe İran’a askeri müdahale yapmanın güçleşeceğini ifade etti.
Netanyahu’nun zaman geçtikçe askeri müdahale yapmanın güçleştiğini vurgulaması İran’ın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi talep etmesinden kaynaklanıyor. Ukrayna Savaşı bağlamında Rusya ve İran ikili ilişkilerinin gelişmesi nedeniyle Kremlin’in bu talebe sıcak yaklaşabileceği düşünülüyor ki Netanyahu’nun açıklamalarından bu durumda olası bir askeri operasyonun öne çekileceği anlaşılıyor.
İsrail esasen daha önce de bu tarz sınır ötesi operasyonlar yapmıştı. İsrail ordusu 1981 yılında Irak’ın, 2007 yılında Suriye’nin nükleer tesislerini hava saldırısıyla imha etmişti. 2010, 2011, 2012 yıllarında da İsrail, İran’ın nükleer tesislerini vurmak üzere hazırlık yapmış ama Obama yönetiminin müsaade etmemesi nedeniyle Netanyahu hükümeti operasyonu rafa kaldırılmıştı. Son gelişmeler bağlamında İsrail, İran’daki nükleer tesisleri yok etmeye yönelik askeri planlarını güncelledi. Örneğin, Ocak ayında ABD ve İsrail’in ortak düzenlediği askeri tatbikatta İran’ın nükleer tesislerine saldırı simülasyonu yapıldığı belirtiliyor. Öte yandan, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere yönelik çok sayıda sabotajın ve nükleer fizikçilere yapılan suikastların arkasında olduğu düşünülüyor. Ayrıca, en son 28 Ocak'ta İsfahan’da askeri bir tesise insansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırının arkasında da ABD’li yetkililere göre İsrail bulunuyor.
Mevcut konjonktürde ABD yönetimi yine diplomasiye öncelik tanımak istiyor. Ne var ki, o dönemle bu dönem arasında ciddi bir fark bulunuyor. Netanyahu başbakanlığındaki mevcut koalisyon hükümeti İsrail tarihinin gördüğü en sağcı hükümet. Netanyahu’nun koalisyon ortaklarının bazı çıkışları ve Batı Şeria’da İsrail ordusunun son dönemde artan operasyonları Batılı devletlerin dahi tepkisine neden oluyor. Başka bir ifadeyle, İsrail’deki şahin kanat her zamankinden daha etkin bir pozisyonda ve bu kesim İran’a bir askeri operasyon düzenlenmesinden yana tercihini kullanabilir.
Öte yandan, İsrail’de yargının bazı yetkilerini Meclis'e devretmeyi öngören yasa tasarısı nedeniyle ülkede siyasi ortam oldukça gergin. Bu itibarla bazı analistler Netanyahu’nun dikkatleri başka yöne çekmek için İran’a askeri operasyon düzenlemeye karar verebileceğinden endişe duyuyorlar.
Bölgedeki diğer Arap ülkeleri ve ABD sıcak bir çatışmaya doğrudan dahil olmayacak olsa da, bölgedeki askeri bir gerilimin başta petrol olmak üzere dünya piyasalarını ters düz edeceği muhakkak. Tarafların birbirine güvenmediği bu ortamda gerginliğin karşılıklı olarak sürekli tırmanması yakın gelecekte sıcak çatışma riskini artırıyor. Gerilimin düşürülmesi için diplomasiye öncelik verilmesi elzem olmakla birlikte bu fırsatın kullanılabileceği zaman aralığı maalesef daralmaya devam ediyor.
Bu tabloya bakıldığında İran’ı diplomatik müzakerelere çekmek için Batılı ülkelerin iyi polis, İsrail’in kötü polis rolü oynadığını söylemek tam olarak gerçeği yansıtmıyor. İsrail’in iç dengeleri ve ülke güvenliği göz önüne alındığında, İran’a askeri operasyon düzenlemesi ihtimalini içi tamamen boş bir tehdit olarak değerlendirmemek gerekiyor.