Gazze’deki savaşın bölgesel bir savaşa dönüşmesi için öncelikle böyle bir savaşın kimler arasında çıkabileceğini değerlendirmek gerekiyor. Zira bölgesel bir savaş için tek bir ülkeden ziyade bloklara ihtiyacımız var. Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin İsrail’le barışı bozmaya niyetleri olduklarına dair bir emare bulunmuyor. Suriye’nin ve Lübnan’ın ise niyetleri olsa da imkanları yok. İsrail’le sınırı olmayan Yemen iç savaşta, Irak kendini toparlamaya çalışıyor. Ama İsrail’in elindeki nükleer silahları düşündüğümüzde bölge ülkelerinin hiçbirinin İsrail’e karşı askeri üstünlüğü bulunmuyor diyebiliriz.
Bu ülkeler dışında geriye Türkiye ve İran kalıyor ki bunların da İsrail’e sınırı bulunmuyor. Türkiye’nin olaya yaklaşımı beklenenden dengeli. Hamas ve Hizbullah’a açık desteği ve İsrail’in varlığına karşı çıkması nedeniyle İran’ın yaklaşımını detaylı ele almak gerekiyor.
İran’ın konvansiyonel şekilde İsrail’le savaşması mesafe nedeniyle çok zor. Hava kuvvetleri İsrail’e göre teknolojik olarak yaşlı, havada yakıt ikmal kapasitesi çok düşük. Üstelik, İsrail’in hava sahası hem hava savunma sistemleri hem de uçak filolarıyla çok iyi korunuyor.
İran deniz kuvvetleri ise çoğu ülke karasularını savunma amaçlı, açık deniz kabiliyetleri sınırlı gemilerden oluşuyor. İran donanmasının, İsrail gibi uzak bir coğrafyaya bölgede müttefik limanlar ve hava koruması olmadan saldırı düzenlemesi imkansıza yakın bir durum ancak Kızıldeniz üzerinden füze ve drone saldırıları gerçekleştirilebilir. İki ülke arasında kara sınırı olmadığı için ilk aşamada kara kuvvetleri olası bir savaşta ciddi rol oynamayacaktır.
Geriye İran’ın füze sistemleri kalıyor. İran’ın füze geliştirme testleri Orta Doğu’daki müttefik radarlar tarafından ayrıntılı takip edilebiliyor. Eldeki bulgular İran’ın füze geliştirme çalışmaları konusunda iddia edildiği kadar başarılı olmadığını gösteriyor. Her halükarda İran’ın İsrail’e ulaşılabilecek 240 civarında füzesi olduğu düşünülüyor. Havan mermileri gibi ufak çaplı mühimmat dahil ülkesine giren füzelerin %90’ını imha etmeyi başaran İsrail savunma sistemlerinin İran’ın füzelerine karşı da etkili olacağı düşünülebilir.
Öte yandan, İran bizzat savaşa dahil olmayıp vekalet savaşı verecekse, bölge dinamiklerinde büyük bir değişiklik olmayacak demektir. Çünkü İran’ın İsrail ve ABD’ye karşı vekalet savaşları yıllardır devam ediyor. Üstelik, Ortadoğu gibi silahlı unsurların tam merkezileşmediği, ülkelerin kendi silahlı kuvvetlerinin emir komuta sistemine bile sağlıklı yürütemediği bir bölgede, İran’ın kendi vekilleri üzerinde tam hakimiyet kurduğunu düşünmek yanlış olacaktır.
Endişe edilen senaryolardan birisini ise İsrail ve ABD’nin İran ve Lübnan gibi bölge ülkelerine saldırması teşkil ediyor. En kötü senaryo gerçekleşse ve İsrail ile ABD, İran’a bir hava saldırısı düzenlese dahi bu tarz bir operasyonun bölge savaşı çıkarma ihtimali tartışılır. Bu senaryo da bile ABD ve İsrail’in sınırlı bir hava operasyonunun ötesine geçmesi pek olası durmuyor.
Siyasi olarak da İran’ın böyle bir savaşa girişmek istediğini söyleyemeyiz. Hamas’ın baskınından birkaç gün sonra İran’ın ruhani lideri Hamaney açıklama yapmış ve saldırıları memnuniyetle karşıladıklarını dile getirmişti. Bununla birlikte, olaylarda İran’ın kesinlikle dahlinin bulunmadığı vurgulamıştı. Bu önceden düşünülüp yapılan açıklama da İran’ın olası bir çatışmaya karşı araya mesafe koymak istediğini gösteriyor.
Ayrıca, İsrail, İran’a karşı yıllardır çeşitli saldırılar gerçekleştiriyor. Suriye’deki İran unsurlarını ve müttefiklerini açıktan bombalarken, saldırıların sorumluluğunu üstlenmeden İran içindeki nükleer fizikçilere suikast düzenliyor, nükleer tesislere sabotaj yapıyor ve askeri hedefleri vuruyor. İran belki de gerilimin daha da artmasından endişe ettiği için, bu saldırıları ya sineye çekti ya da bölgedeki vekilleri üzerinden misilleme yapmayı tercih etti. Bunlar dikkate alındığında, İran’ın kendisini doğrudan tehdit etmeyen böyle bir savaşa müdahil olarak İsrail ve müttefiki ABD'yle doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınacağı söylenebilir.
Bu itibarla, 7 ekim saldırıları sonrasında tansiyonun yükseldiği Orta Doğu’da, çatışmaların büyük oranda Gazze Şeridi ile sınırlı kalacağı, bölgesel bir savaş çıkmasınınsa düşük bir ihtimal olduğu tahmin edilebilir.
Konuya İlişkin Diğer Uzmanlarımızın Görüşleri