Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna 5-6 Eylül tarihlerinde Ankara ve Atina’yı kapsayan bir gezi gerçekleştirdi. Bakan Colonna’nın ziyaretinin gündem maddeleri arasında Rusya’ya yönelik uluslararası yaptırımların delinmesinde Türkiye’nin rolü ve Yunanistan’la yaşanan gerilimin sonlandırılması öne çıktı. Fransız Bakanın gerek Ankara gerek Atina ziyaretinin dikkat çekmeyen gündemi ise “Avrupa Siyasi Topluluğu" projesine Türkiye’nin katılımıydı. Bu bağlamda, Avrupa Birliği’nin iki başat ülkesinden biri olan Fransa’nın Türkiye’den taleplerinin Avrupalı diğer ülkeler tarafından da paylaşıldığını tahmin etmek zor değil. Öte yandan, Yunanistan’la son dönemde yaşadığı gerginliklerin Türkiye’nin Avrupa’yla tamir edilmeye çalışılan ilişkilerini olumsuz yönde etkilediğini bilmek gerekiyor.
Öncelikle, görülmemiş enerji fiyatlarıyla boğuşmak pahasına Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya ağır yaptırımlar uygulayan Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin yaptırımlara katılmamasının yaptırımların gücünü kırdığını düşünüyorlar. Ankara’ya gelmeden hemen önce yaptığı açıklamada Bakan Colonna, Rusya'ya yönelik yaptırımların işe yaradığını, Avrupa’nın Rusya’dan enerji ithalatını azaltmaya devam ettiğini ve bu sayede yaptırımların etkisinin zamanla artacağını, böylelikle Rusya’nın savaş çabalarını finanse etme yeteneğinin daha da azalacağını, bununla birlikte Türkiye gibi bazı ülkelerin yaptırımların delinmesine vesile olmaması gerektiğini dile getirmişti. Bu bağlamda, özelde Fransa, genelde AB ülkeleri Ankara ve Moskova arasında son dönemde güçlenen ticari ilişkiler, oligarkların parasını Türkiye üzerinden aklaması ve Rus firmalarının reeksport yoluyla yaptırımları devre dışı bırakmasından endişe ediyorlar. Avrupalı yetkililer ayrıca savaş sürecinde Batılıların Rusya pazarından ayrılmasıyla ortaya çıkan boşluğun Türk şirketleri tarafından doldurulmasından rahatsızlık duyuyorlar. Benzer şekilde ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo da yaz aylarında çeşitli vesilelerle Ankara’daki muhataplarını Türkiye’nin yaptırımların delinmesinde rol almaması konusunda ikaz etmişti. Adeyemo bununla yetinmeyerek Ağustos ayında TÜSİAD’a bir mektup yazmış ve ABD tarafından yaptırım uygulanan taraflara destek sağlayan kişi ve kuruluşların ABD yaptırımı riski altında bulunduğunu söyleyerek Türk şirketlerine aba altından sopa göstermişti. Nitekim, Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı Mayıs-Haziran ayları arasında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık yüzde 50 artış gösterdi. Bu itibarla, Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmesinde Türkiye’nin artan şekilde rol almasının bir noktada Türkiye’ye karşı ikincil yaptırımları tetikleyebileceğini hatırda tutmak gerekiyor.
Bakan Colonna’nın diğer gündem maddesi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İzmir'i unutmayın, bir gece ansızın gelebiliriz” sözleriyle gerilen Türk-Yunan ilişkileriydi. Her ne kadar Colonna Ankara’da yumuşak bir üslupla mevkidaşı Çavuşoğlu’na Türkiye’nin Yunanistan’la her türlü sözlü gerilim ve provokasyondan uzak durması gerektiğini telkin etmişse de, Fransız Bakanın Atina’da Türkiye’ye ilişkin yaptığı açıklamalar özelde Fransa’nın, genelde AB’nin Ankara’nın Avrupalı komşusuyla ilişkisinde kimden yana olduğunu ortaya koyuyor. Atina’da Türkiye ile Yunanistan arasında olası bir çatışmaya ilişkin bir soruya cevaben Bakan Colonna, böyle bir durumla karşılaşmak istemediklerini, ancak bir saldırı olması durumunda Fransa ile Yunanistan arasında 2021 yılında imzalanan Stratejik İşbirliği Anlaşması’nın gereğini yapacaklarını, bu anlaşmayla bir saldırı halinde silahlı kuvvetlerin konuşlandırılması dahil olmak üzere Fransa’nın Yunanistan’a her türlü yardım ve desteği vermeyi taahhüt etmiş olduğunu kaydetti. Bakan Colonna devamla, Türkiye’yi kastederek komşu ülkelerin Yunanistan’ın egemenliğine yönelik teşebbüsleri söz konusu olduğunda Fransa’nın her zaman Yunanistan ve Kıbrıs’ın yanında yer aldığını ve bu durumun değişmeyeceğini vurguladı. Fransız Bakanın Türkiye’den ayrıldıktan sonra verdiği ve Türkiye’nin göç akımları yoluyla AB’yi istikrarsızlaştırmak istediğine dair demeci de göz önüne alınırsa, Türkiye-Yunanistan geriliminde Fransa’nın tarafını çoktan seçtiği ve olası bir gerilimde Atina’ya her türlü desteği vermeye amade olduğu görülüyor.
Fransız Bakanın ziyaretinin geri planındaki esas gündem maddesini ise "Avrupa Siyasi Topluluğu"na Türkiye’nin katılımı oluşturuyordu. Bakan Colonna’nın Türkiye’nin davet edilmesi konusunu hem Ankara hem Atina’daki temaslarında muhataplarıyla ele aldığı belirtiliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından teşekkül edilmesi teklif edilen ve AB’nin diğer üyeleri tarafından da benimsenen bu yeni topluluğun ilk toplantısının Ekim ayında Çekya'da gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Altı ayda bir düzenlenecek bu toplantılarda Avrupa’nın demokratik ortak değerlerine vurgu yapılması ve bu vesileyle ilk toplantının Rusya’ya karşı bir nevi birliktelik gösterisine dönüşmesi arzulanıyor. Bu bağlamda, toplantıya AB’nin 27 ülkesinin yanı sıra Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Kosova, Bosna Hersek, Norveç, Liechtenstein, İsviçre, İngiltere, İzlanda, Ukrayna, Gürcistan, Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan’ın katılması bekleniyor. Gündem maddeleri ve bu 16 ülkenin zirveye davet edilmesine hiçbir AB ülkesinin itirazı bulunmuyor. Ne var ki, Türkiye’nin katılımına AB içerisindeki birçok ülkenin itiraz ettiği bizzat Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından 1 Eylül’de duyurulmuştu. Bu bağlamda, bazı AB ülkelerinin Türkiye'nin Avrupa'nın demokratik değerlerine bağlılığını sorgulayarak Ankara’nın topluluğa davet edilmesine karşı çıktığı kaydediliyor. Öte yandan, bütün itirazlara rağmen Türkiye’nin bu toplantıya büyük olasılıkla davet edileceği ifade ediliyor.
Türkiye’nin imajının Batı’da gün geçtikte kötüleşmesi ülkenin Batı’yla işbirliğini olumsuz yönde etkilediği gibi, başta Ege Denizi’nde olmak üzere dengelerin Türkiye aleyhine dönmesine de neden oluyor. Yunanistan’ın Fransa’dan sipariş ettiği 24 adet Rafale savaş uçağını teslim almaya başladığı ve ABD’den sipariş ettiği 40 kadar F-35 uçağını önümüzdeki senelerde almayı planladığı bir ortamda, Türkiye hem F-35 savaş uçağı programından tamamen çıkarılmış durumda hem de mevcut F-16 uçak filosunu modernize etmekte zorlanıyor. Bu şartlar altında Türkiye’nin en azından 2020’li yıllar boyunca Yunanistan’ın Ege’de hava üstünlüğü kurmasını engellemesi oldukça zor görünüyor.
Türkiye’nin bölge ülkeleriyle son 10 yılda bozulan ilişkileri neticesinde Türkiye karşıtlığı esası üzerinde Yunanistan’ın son dönemde İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la siyasi ve askeri bağlarını güçlendirdiğini de hatırlamak gerekiyor. Türkiye’nin Orta Doğu’daki komşularıyla arasını düzeltme çabası bu ülkelerin Yunanistan’la yakınlaşmasına ket vurmaya yetmedi. Öte yandan, 44 ülkenin katılımıyla Putin’e karşı kıtanın birlikteliğini gösterecek simgesel önemi büyük “Avrupa Siyasi Topluluğu” toplantısına sadece Türkiye’nin dahil edilmesinin tartışma konusu olması da ülkenin demokratik dünyada nasıl algılandığının başka bir göstergesi. Sonuç olarak, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinde yaşanan kalıcı hasarlar nedeniyle uluslararası toplumdaki konumu ve askeri güvenliği olumsuz etkilenmeye devam ediyor.