Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 7-9 Aralık tarihlerini kapsayan üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Şi, bu ziyaret sırasında Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la yaptığı ikili görüşmeler haricinde, Riyad’da 30 devlet başkanı ve kuruluşun katılımıyla düzenlenen Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi ile Çin-Körfez İşbirliği Örgütü Zirvesi'ne de iştirak etti. Önemli petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip bir bölgede Çin’in bu kadar yüksek profilli bir ziyaret gerçekleştirmesinin ABD yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandığını söylemek pek mümkün değil.
Çarşamba günü bahse konu ziyaret hakkında gazetecilerin bir sorusuna cevaben Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, Çin’in nüfuzunu artırmak istediği bölgeler arasında kesinlikle Orta Doğu’nun da bulunduğunu, ne var ki Çin’in takip etmeye çalıştığı yol ve yöntemlerin bir çoğunun kurallara dayalı uluslararası düzenin korunmasına vesile olmayacağına inandıklarını ifade etti. Bununla birlikte, Kirby hiçbir ülkeyi ABD ve Çin arasında bir tercih yapmaya zorlamayacaklarını vurguladı.
Çin’in bölgeye ilgisinin ana kaynağını enerji teşkil ediyor. Ekonomik büyümesini devam ettirmek için yeterli petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip bulunmayan Çin dünyanın en büyük enerji ithalatçısı konumunda. Günlük 11 milyon varil ham petrol çıkartan ve bunun 7 milyon varilini ihraç eden Suudi Arabistan ise dünyanın en büyük petrol ihracatçısı konumunda bulunuyor. Çin’in de en büyük petrol tedarikçisi olan Suudi Arabistan ülkenin ham petrol ithalatının %18’ini sağlıyor. Bu bağlamda, Çin 2022 yılının ilk 10 ayında Suudi Arabistan’dan toplamda 73,54 milyon ton ham petrol (günde ortalama 1,77 milyon varil) ithal etti. 2021 yılının da ithalatı 87,56 milyon ton ham petrolü bulmuştu.
Beklendiği üzere Suudi Arabistan’ın Çin’e en önemli ihracat kalemlerini petrol ve petrol ürünleri oluşturuyor ve ihracatının %77’sini bu petrol ürünleri teşkil ediyor. Bu çerçevede, Suudi Arabistan’ın en büyük ticari ortağı olan Çin’le ticaret hacmi geçtiğimiz senelerde hızla arttı. Pandeminin etkilerinin geçmeye başladığı ve ekonominin hız almaya başladığı 2021 yılında Çin ve Suudi Arabistan arasındaki ikili ticaret hacmi önceki seneye göre %30 artarak 87 milyar dolara ulaştı.
Öte yandan, ABD günde yaklaşık 19 milyon varil üretimiyle açık ara dünyanın en büyük petrol üreticisi. Küresel üretiminin yaklaşık 1/5’ini tek başına gerçekleştiriyor. Bu üretimi kendi ihtiyacına yetmeyen ABD’nin üçüncü en büyük tedarikçisi konumunda %6’lık bir payla Suudi Arabistan yer alıyor. ABD’nin bu ülkeden ithalatı günde yaklaşık 0,5 milyon varil civarında.
Diğer taraftan, Çin’in Arap ülkeleriyle ikili ticaret hacmi 2004 yılında 37 milyar dolar civarındayken, bu hacim 2021 yılında 330 milyar dolara yükseldi. Çin Dışişleri Bakanlığının verdiği bilgilere göre mezkur hacim 2022 yılının ilk 3 çeyreğinde yıl bazında %35,28 artarak 319 milyar dolara ulaştı. Bu bağlamda, Çin Devlet Başkanı Şi’nin Çin-Körfez İşbirliği Örgütü Zirvesi'nde Arap devletlerine petrol ve doğalgaz alımlarında Çin’in para birimi olan yuanın kullanılmasını telkin etmesi, yuanın yaygın bir rezerv para birimi olarak kabul görmesini kolaylaştırmanın yanı sıra halihazırda en önemli rezerv para birimi olan doların tahtını sarsmaya matuf bir hamle olarak görülebilir. Finansal alandaki en önemli araçlarından birisine yönelik bu hamlenin ABD’nin hışmını çekmesi beklenebilir. Nitekim, ön almak için Reuters’a konuşan Suudi bir yetkili de bu aşamada Çin’e yuanla ancak küçük miktarda petrol satışı yapılabileceğini, şartların böyle bir karar için müsait olmadığını dile getirdi.
Ziyaret sırasında Çin ve Suudi Arabistan yeşil enerji, yeşil hidrojen, fotovoltaik enerji, bilgi teknolojisi, bulut hizmetleri, ulaşım, lojistik, medikal endüstriler, konut ve inşaat fabrikaları alanlarında değeri 30 milyar doları bulan 34 yatırım anlaşması imzaladı. Anlaşmalar arasında en dikkat çekeni Çinli Huawei firmasının bulut sistemleri ve Suudi şehirlerinde yüksek teknoloji kampüsleri yapmasına yönelik mutabakat muhtırası oldu. 5G teknolojisinde Çin’in gerisine düşen ABD, 2019 yılında bu konuda dünyanın en öndeki şirketi konumunda olan Huawei’nin kritik önemdeki yarı iletkenlere erişimini engellemek üzere yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. ABD makamları ayrıca Huawei üzerindeki Çin devletinin kontrolü nedeniyle bu şirketin altyapısının ulusal güvenliğe bir tehdit teşkil edebileceğini belirterek diğer ülkelere Çin’in 5G teknolojisini kullanmamaları için baskı uygulamıştı. ABD baskısına rağmen Körfez ülkelerinin 5G konusunda Çin’i tercih etmeleri değişen dengeler bakımından önem taşıyor.
Suudi Arabistan açısından bakıldığında ise, Çin’le ilişkilerini geliştirmesi öncelikli olarak ülkenin son yıllarda takip ettiği ekonomisini ve dış ilişkilerini çeşitlendirme politikasının bir sonucu. 2030 Vizyonu çerçevesinde ülke ekonomisinin petrole bağımlılığının azaltılması, çeşitli sanayi kollarında atılım yapılması ve maliyeti 1 trilyon doları bulabilecek NEOM adında fütüristik bir kentin kurulması gibi projeler bulunuyor. Bu büyük altyapı projelerinin hayata geçirilmesi için doğal olarak Suudi Arabistan, Çin ve benzeri ülkelerin know-how’ına ve desteğine ihtiyaç duyuyor.
Öte yandan, Cemal Kaşıkçı vakası sonrasında Batılı bazı liderlerle arasının limoni olduğu bir sır olmayan Veliaht Selman, kendisinin ve ülkesinin diplomatik bakımdan da ABD’ye bağımlılığını tedricen azaltma yoluna gidiyor. Nihayetinde Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlalleri eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Örneğin New York merkezli Human Rights Watch örgütünün verilerine göre Mart ayında Suudi Arabistan’da bir günde 81 kişi idam edildi. European Saudi Organization for Human Rights (ESOHR) örgütünün iddiasına göre bu idam edilenlerden 41’i Şii azınlığa mensup ve esasen demokrasi yanlısı gösterilere katıldıkları için idam edildiler. Her ne kadar Batılı ülkelerden de bu tarz konulara ilişkin Kaşıkçı vakası dışında ciddi bir tepkiyle karşılaşmamış olsa da, her ihtimale binaen demir yumrukla ülkesini yöneten Veliaht Prensin Suudi Arabistan’ın içişlerine dair asla yorum yapmayacak Çin devletiyle ilişkilerini geliştirmek istediği düşünülebilir.
Çin’in de Arap dünyasındaki en önemli ortağı olan Suudi Arabistan ile sadece ekonomik ilişkiler bağlamında değil ülke içindeki politik uygulamalarına uluslarası destek bulma bağlamında da ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz. Amerika başta olmak üzere birçok Batı ülkesi, Çin’in Uygur Türkleri ve siyasi muhaliflere yönelik politikasını eleştirip, yaptırımlar uygulamaya başladığı bir dönemde Arap ülkelerinin desteğini almak Çin için önem arz ediyor.
Özetle, kendisini bölgesel bir güç olarak tanımlayan Çin’in Orta Doğu ülkeleriyle ilişkileri önümüzdeki dönemde de genelde ekonomi özelde enerji temelinde olmaya devam edecek. ABD kendi nüfuz alanı olarak gördüğü bir bölgede Çin’in geleneksel müttefikleriyle at koşturmasından hoşnut değil. Bunu saklamak gereğini de duymuyor. ABD’nin askeri varlıklarını ve ilgisini peyderpey Pasifik bölgesine kaydırdığı bu dönemde Körfez ülkelerinin güvenliğini halen ABD üstlenmeye devam ediyor ve orta vadede Çin’in bu rolü ikame etmesi olası değil. Çin’in yükselmeye devam ettiği yeniden şekillenen çok kutuplu bu dünyada ise Suudi Arabistan siyasi ve ekonomik ilişkilerini çeşitlendirerek kendisine manevra alanı açmaya çalışıyor.