Dünya nüfusunun yarısından fazlasının (yaklaşık 65 ülkedeki 4,2 milyar kişi) sandık başına gideceği 2024 yılının ilk seçimlerinden birisi 1971 yılında Pakistan’dan ayrılarak bağımsızlığını kazanan yaklaşık 170 milyonluk nüfusa sahip dünyanın en fakir ülkelerinden Bangladeş’te 7 Ocak’ta gerçekleştirildi. Açıklanan sonuçlar, Bangladeş’teki seçimlerin demokrasinin garantisi olmadığı, sadece bir enstrümanı olduğu mesajını bir kez daha dünyaya verdi.
Bilindiği üzere, Bangladeş'in en etkili partilerinin başında iktidardaki Avami Birliği (AL) partisinin yanı sıra Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP) ve Cemaat-i İslami partileri gelmekte olup, ülkedeki geçmiş tüm seçimlerde hile yapıldığı iddiaları dile getirilmiştir. Bu yılki Bangladeş genel seçimleri de beklendiği gibi siyasi karmaşa ve otoriterlik iddiaları beraberinde gerçekleştirildi.
Seçimlerden önce Bangladeş’teki siyasi iklim, bu büyük partilerin üyeleri arasında yaşanan tartışmalar ve çok sayıda ölüme yol açan olaylar nedeniyle son derece gergindi ve ülkedeki kutuplaşma son derece artmıştı. Seçimlerden birkaç hafta önce 2006 yılında Nobel Ödülü almış olan Muhammed Yunus’un yargılandığı davadan hüküm giymesi ülkedeki muhaliflerin artan bir siyasi baskıya maruz kaldığı görüşünü pekiştirmişti. Bangladeş’in kurucu önderi Şeyh Muciburrahman’ın kızı Şeyh Hasina liderliğinde ilk kez 1996 yılında iktidara gelen AL, seçimlerde iktidarını devam ettirmeyi amaçlıyordu. BNP ise parti lideri Halide Ziya’nın ev hapsinde olması ve partinin birçok kurmayının adliye koridorlarında hukuki süreçlerle mücadele etmesi nedeniyle, seçimleri denetlemek üzere tarafsız bir geçici hükümetin kurulmasını talep etti, ancak bu gerçekleşmedi. Cemaat-i İslami partisi ise 2014 yılından sonra partiyle ilişkili tüm kurumlarının aleyhine açılan kapatma davaları ve bazı parti liderlerinin idamla sonuçlanan yargılamaları sonrasında 2024 seçimleri öncesinde varlığını sürdürmekten çok uzaktı ve BNP’nin de içinde bulunduğu muhalif partilerle birlikte seçim boykotuna katıldı.
Siyasetteki kutuplaşmayı Bangladeş medyasında da görmek mümkündü. Basının seçimleri kapsama biçimi objektiflikten uzaktı. Bazı yayın organları açıkça iktidardaki Avami Birliği partisine destek verirken, bazı sivil toplum kuruluşları, demokratik söylemlerin dile getirilebileceği alanın daraldığını, özgür ve adil bir seçim gerçekleştirilebilmesi konusundaki endişelerini dile getirdi.
Seçim süreci Bangladeş Seçim Komisyonu tarafından yönetildi, ancak komisyonun bağımsız olup olmadığına ilişkin iddiaların yanı sıra BNP'nin seçimi boykot ettiği bir ortamda (2014 yılındaki seçimlerde de boykot etmişti) adil ve tarafsız seçimler yapabilme kabiliyeti konusunda yaygın endişeler vardı. Seçimlerde, seçmenin tehdit edilmesi ve zorlanması da dahil olmak üzere, sayısız seçim usulsüzlüğü iddiası bulunuyordu. Seçmen katılımı verilerindeki düzensizlikler ve seçim sürecinin yürütülmesi hakkındaki raporlar, seçimin güvenilirliğini daha da zedeledi.
Seçim sonrası, AL’nin geçerli oyların %75’ini kazanması üzerine Bangladeş, güçlü bir iktidar partisi ve zayıflatılmış bir muhalefetle karşı karşıya kaldı. Resmi olmayan sonuçlara göre, AL parlamentodaki 298 sandalyenin 222’sini kazandı. BNP’nin boykotunun yanı sıra, muhalefet liderlerine karşı polis şiddeti, dezenformasyon kampanyaları ve Başbakan Şeyh Hasina'nın BNP'yi "terörist" grup olarak adlandırması gibi rahatsız edici siyasi söylemlerle damgalanan kampanya süreci seçmenin ilgisizliğini tetikledi.
Bu bağlamda, sandığa giden seçmen oranı %40’ta kaldı. Muhalefet bu katılım oranlarının dahi şişirilmiş olduğunu ifade ediyor. 2018 seçimlerinde katılım oranı ise %80’in üzerinde gerçekleşmişti. Ortaya çıkan düşük katılım, seçimin inandırıcılığı hakkında soruları gündeme getirdi ve politik sürece karşı halkın hayal kırıklığını yansıttı.
Muhalif partilerin boykotu gölgesinde yapılan seçimlere çeşitli uluslararası tepkiler geldi. ABD, geçtiğimiz Eylül ayında Bangladeş'teki demokratik seçim sürecini baltalayan Bangladeşli yetkililere vize yasağı getireceğini duyurmuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı yasaktan etkilen kişiler arasında Bangladeş'teki kolluk kuvvetleri, iktidar ve muhalefet partisi üyelerinin yer alacağını vurgulamıştı. Seçimler sonrası ABD’nin bu uygulamasının devam etmesi bekleniyor.
Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Asya’daki birçok ülkenin yanı sıra İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin birçoğu seçim sonrası Avami Ligi’ne tebriklerini iletti. Öte yandan, başta ABD olmak üzere İngiltere, Kanada, Avustralya ve Avrupa Birliği kaybolan demokratik zeminle ilgili endişelerini belirten açıklamalar yaptılar. Bununla birlikte, seçim sürecini eleştiren ülkeler açıklamalarında halihazırdaki ilişkilerin sekteye uğramayacağını da vurgulama ihtiyacı hissettiler. Türkiye seçimlere ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.
Özetle, 2024 seçimleri Bangladeş'in kuruluşundan bu yana sorunlu işleyen demokrasisinin kan kaybetmeye devam ettiğini gösterdi. Ülkede güçlü bir muhalefetin yokluğu, sağlıklı bir demokrasi için gerekli olan denge ve denetim mekanizmaları hakkında endişeleri bir kez daha gündeme getirdi. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde Bangladeş'te seçimlerin meşruiyetini sağlamak ve demokratik yönetişimin sürdürülebilirliği için seçim reformlarına ve demokratik kurumların güçlendirilmesine ihtiyaç duyuluyor.