Avrupa Savunmasında Yeni Dönem ve Türkiye

March 6, 2025
by Enes Esen, published on 6 March 2025
Avrupa Savunmasında Yeni Dönem ve Türkiye

Trump’ın yeniden seçilmesiyle ABD’nin Avrupa’ya yönelik tutumundaki değişim, Avrupa’nın savunma ve ekonomik bağımsızlık arayışlarını hızlandırıyor. Ekonomik alanda ABD, müttefiklerine yüksek gümrük tarifeleri uygularken, savunma alanında ise Rusya karşısında Avrupa’yı kendi kaderine terk edebileceğinin sinyallerini veriyor. Avrupa’nın askeri kapasitesini artırması zaman alacağından, Türkiye’nin bu süreçteki rolü önem kazanıyor.

Eski NATO Komutanı Amiral James Stavridis NATO’nun son demlerinde olabileceğinden endişe ettiğini, bugünden yarına olmasa da ittifakın çöküş çatırtılarının gür bir şekilde işitildiğini belirtti. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Beyaz Saray’da Zelenski’nin başına gelenlere referansla, Avrupa’nın güvenlik konusunu kendi eline alması gerektiğini söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da, önümüzdeki hafta Avrupa ordularının liderlerini Paris’te toplantıya çağırdı ve  Avrupa’nın ABD’ye bağımlı olmadan kendi güvenliğini sağlamaya hazırlanması gerektiğini vurguladı

Avrupa’nın Küresel Konumundaki Değişim

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı Avrupa’nın güvenliği, Sovyetler Birliği’ne karşı NATO şemsiyesi altında şekillendi. Ancak, 2011’de Obama döneminde başlayan Asya’ya yönelme politikasıyla ABD, askeri varlıklarını Çin’i dengelemek amacıyla Pasifik’e kaydırmaya başladı. Günümüzde Trump yönetimi, Avrupa’daki ABD askerlerini tamamen çekmeyi değerlendiriyor. Bu politika ve Trump’ın Ukrayna Savaşı’ndaki Rusya yanlısı tutumu, transatlantik ilişkileri sarsıyor.

Ancak, bugünün koşulları geçmişten önemli farklılıklar taşıyor. Öncelikle, Avrupa’nın küresel ekonomideki ağırlığının geçmişe kıyasla azaldığını belirtmek gerekiyor. Soğuk Savaş’ın çift kutuplu yapısında Avrupa’nın ekonomik olarak kimin kontrolünde olduğu büyük önem taşıyordu. 1970 yılında tek başına Batı Almanya’nın ekonomisi, ABD’nin dörtte biri ve Sovyetler Birliği’nin üçte ikisi büyüklüğündeydi. 2024 itibarıyla ABD ekonomisi 29 trilyon dolara, Çin’in ise 18 trilyon dolara ulaşırken, Almanya’nın ekonomisi ancak 4,7 trilyon dolara erişebildi. Üstelik, ABD ve Çin ekonomileri büyümeye devam ederken, Avrupa ülkelerinin ekonomileri büyük ölçüde yerinde sayıyor. Örneğin, geçen yıl Çin ekonomisi %5, ABD ekonomisi %2,3 büyürken, Almanya’nın ekonomisi küçüldü. 

İkinci olarak, Avrupa’nın güvenlik alanında NATO’ya eskisi kadar ihtiyacı bulunmuyor. NATO, Sovyet tehdidine karşı kurulmuş bölgesel bir savunma örgütüydü. NATO’nun ilk genel sekreteri Lord Ismay’in ifadesiyle, “Sovyetleri dışarıda, Amerikalıları içeride ve Almanları aşağıda tutmak” şeklindeki NATO’nun temel misyonunun vadesini doldurduğuna işaret edenler var. 

Bu bağlamda, Ukrayna Savaşı Rusya’nın yayılmacı hedeflerini açığa çıkarsa da, aynı zamanda Rusya’nın askeri kapasitesinin ne kadar yetersiz olduğunu da gösterdi. Hava ve deniz kuvvetleri yok denecek kadar küçük olan ve tecrübeli bir orduya sahip olmayan Ukrayna karşısında muzaffer olamayan Rusya’nın; ekonomisi, nüfusu ve ortak askeri gücü Ukrayna’dan katbekat üstün olan Avrupa’ya karşı konvansiyonel bir savaşta galip gelmesi mümkün değil. Başka bir ifadeyle, üç yılda sınırına 90 kilometre mesafedeki Kiev’e ulaşamayan Rus ordusunun Berlin’e kadar tank sürmesi pek gerçekçi görünmüyor.

Avrupa Savunması ve Türkiye’nin Rolü 

2024’te AB ülkeleri savunmaya yaklaşık 326 milyar euro harcadı, bu da GSYİH’nin yaklaşık %1,9’una denk geliyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, hava savunması, füze sistemleri ve insansız hava araçları gibi öncelikler için 150 milyar euroluk yeni bir fon önerdi ve bu fonun toplamda 800 milyar euroya kadar kaynak mobilize edebileceğini belirtti. Her halükarda, uzun yıllardır ordularına ciddi yatırım yapmamış Avrupa’nın askeri kabiliyetlerini geliştirmesi zaman alacaktır. 

Kitle imha silahları bağlamında ise, Almanya’nın İngiltere ve Fransa’nın nükleer silahlarının kendi güvenliğini kapsaması yönündeki talebi dikkat çekiyor. Eğer İngiltere ve Fransa, Avrupa’daki müttefiklerine bu güvenceyi vermezse, başta Polonya gibi ülkeler kendi nükleer caydırıcılık kapasitelerini geliştirme yoluna gidebilir. 

Bu geçiş döneminde Türkiye’nin de rol almak istediği anlaşılıyor. Erdoğan, “AB'yi ekonomiden savunmaya, siyasetten uluslararası itibarı içine çıktığı çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir,” diyerek bu konuda ülkesinin işbirliğine açık olduğunu gösterdi. Türk yetkililer Avrupa’nın öncülük edeceği bir barış gücü kapsamında Ukrayna’ya asker gönderme konusunu  Zelenski ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ele aldı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın katılımıyla İngiltere'nin ev sahipliğinde 2 Mart’ta Londra’da düzenlenen Ukrayna Zirvesi de, Avrupa’nın bu ara dönemde Türkiye’nin beşeri ve askeri kabiliyetlerinden yararlanmayı düşündüğünü gösteriyor. Nitekim, Financial Times gazetesinde 6 Mart’ta yayınlanan röportajda Dışişleri Bakanı Fidan, NATO’nun dağılması halinde Türkiye’nin Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisinin parçası olmak isteyeceğini kaydetti

Öte yandan, ABD’de bazı stratejistler, Trump’ın Rusya’ya yakın politikasının, Sovyetler döneminde 1970’lerde ABD Başkanı Nixon’ın Çin açılımıyla Komünist bloğu böldüğü gibi, Rusya-Çin arasındaki bağları zayıflatabileceğini öne sürüyor. Trump’ın böyle karmaşık stratejik hesaplar yapmadığı muhakkak olsa da, Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılması ve Ukrayna’da Moskova’yı tatmin edecek bir barış anlaşmasının sağlanması, Rusya’nın Çin’e bağımlılığını azaltabilir ve Kremlin’e dış ilişkilerini çeşitlendirme imkanı verebilir.

ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımları kaldırması durumunda, Doğu Avrupa ülkelerinin itirazlarına rağmen, Batı Avrupa devletleri hızla bu politikayı takip edebilir. Avrupa, teknoloji alanında büyük bir atılım yapmadığı sürece, kısa vadede ekonomisini canlandırmak için ucuz Rus enerjisine bağımlı kalmaya devam edecektir. Bu nedenle, Almanya ve Fransa’nın Rusya’yla ekonomik ilişkilerini yeniden tesis etmesi sürpriz olmayacaktır.

ABD’nin kurduğu liberal düzen ikinci Trump döneminde derinden sarsılıyor. Avrupa ülkeleri savunma alanında artık daha fazla sorumluluk almak ve askeri yeterliliklerini artırmak için hazırlık yapıyor. Uzun yıllar alacak bu yeniden yapılanma sürecinde Türkiye de rol düşecek gibi duruyor.

You may also like

No items found.