ABD ve İngiltere Kızıldeniz’deki gemilere saldırılar düzenleyen Yemen’deki Husilere karşı bu sabah büyük bir operasyon gerçekleştirdi. ABD Hava Kuvvetleri’nin açıklamasına göre Husilere ait 16 farklı yerde 60’dan fazla hedef vuruldu. Bu saldırılarda 100’den fazla hassas güdümlü mühimmat kullanıldı. Hedefler arasında eğitim merkezleri ve insansız hava araçlarının depoları da bulunuyor. Husiler ise ABD ve İngiltere'nin toplam 73 saldırı gerçekleştirdiğini, ölü ve yaralılar olduğunu duyurdu. ABD’nin Yemen’de geniş çaplı bu saldırıları öncelikle Husilerin Kızıldeniz’deki gemi trafiğini tehdit etmesinden kaynaklanıyor. Nitekim, ABD Başkanı Biden yaptığı açıklamada, Husilerin dünyanın en kritik ticari rotalarından birinde seyrüsefer özgürlüğünü tehlikeye atmalarına izin vermeyeceklerini vurguladı. Aynı zamanda, bu hava saldırıları ABD’nin İran’ın vekillerine karşı sabrının iyice azaldığının da bir göstergesini teşkil ediyor.
Son dönemde bölgedeki gelişmeler göz önüne alındığında Yemen’deki hava saldırısı büyük bir sürpriz teşkil etmiyor. Konuya ilişkin daha önceki yazımızda ifade edildiği üzere, Husilerin ucuz dronlar ve basit balistik füzelerle Kızıldeniz'den geçen gemilere yaptığı saldırılar küresel ekonomi üzerinde asimetrik etki potansiyeli taşıyor. Bu saldırılar büyük denizcilik şirketlerini rotalarını değiştirmeye zorluyor. Bu nedenle, Doğu Asya’dan Avrupa’ya seyir süreleri yaklaşık 20 günden iki katına çıkarak 40 güne ulaştı. Kasım ayından beri Husiler bu şekilde 2.000’den fazla gemiyi Kızıldeniz yerine Güney Afrika üzerinden gitmeye mecbur bıraktı. Üstelik, İsrail’in Kızıldeniz’deki Eilat limanındaki faaliyetler %85 oranında azalarak tamamen durma noktasına geldi.
Husilerin saldırıları karşısında ABD, 18 Aralık’ta çok sayıda ülkenin katılımıyla Refah Muhafızları Operasyonu’nu başlattı. Saldırıların durmaması üzerine ABD, Avustralya, Bahreyn, Belçika, Kanada, Danimarka, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda ve İngiltere 3 Ocak’ta yaptıkları ortak açıklamada Husileri açıkça uyardı. Bu bağlamda, söz konusu ülkeler kritik su yollarından geçen küresel ticaretin tehdit edilmesinin sonuçları olacağını ve bunlardan Husilerin sorumlu tutulacağını vurguladı. Öte yandan, BM Güvenlik Konseyi 10 Ocak Çarşamba günü 11'e karşı 4 çekimser oyla aldığı kararla Husileri kınadı ve bahsi geçenlerin Kızıldeniz’deki saldırılarına derhal son vermesini talep etti. Mezkur kararda Husilere destek verdiği için isim verilmeden İran da kınandı.
Bu sert tehditlere Husilerin cevabı saldırılarını artırmak oldu. BM Güvenlik Konseyi’nde ertesi gün oylama yapılacağı belli olmasına rağmen 9 Ocak Salı günü Husiler en geniş kapsamlı saldırılarını gerçekleştirdi. 18 dron, 2 seyir füzesi ve bir gemi savar füzesiyle Kızıldeniz’deki bir ABD gemisini doğrudan hedef aldılar. Bunun üzerine 10 Ocak Çarşamba günü açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Kızıldeniz’deki bu saldırıların devam etmesinin sonuçları olacağını açıkça belirtti. Benzer şekilde, İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps da "Detay veremem, ancak ortak açıklamamız saldırılar devam ederse eyleme geçileceğini net bir şekilde belirtiyor,” dedi.
Husilere karşı göz göre göre gelen bugünkü geniş kapsamlı hava saldırısı aynı zamanda, ABD’nin İran’ı daha fazla tolere etmeyeceğini gösteriyor. Gazze savaşı başladığından beri Suriye ve Irak’taki ABD hedeflerine İran bağlantılı örgütler tarafından yüzden fazla saldırı düzenlendi. Biden yönetimi mümkün mertebe olayları büyütmemeye çalıştı. Benzer şekilde ABD, Husilerin saldırılarına karşı da başta itidalle yaklaştı. Bunda ABD’nin Gazze’deki savaşın bölgeye sıçraması istememesinin ve Suudi Arabistan’ın Yemen’e askeri müdahale yapılmaması yönündeki telkinlerinin önemli etkisi bulunuyordu. Ne var ki, İran’ın dolaylı saldırılarına sessiz kalınması nedeniyle Biden yönetimi ABD içinde şiddetli eleştirilere maruz kalıyordu.
Yemen’deki saldırıya en sert tepkiyi veren ülkelerin başında İran ve İran’a müzahir örgütler yer aldı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kanani, "Saldırıların, bölgede istikrarsızlığı körüklemekten başka bir sonucu olmayacak" dedi. Hizbullah tarafından yapılan açıklamada ise "Amerikan saldırganlığı, ABD'nin Gazze'de ve bölge genelinde Siyonist düşmanın neden olduğu trajedilerin ve katliamların tam ortağı olduğunu bir kez daha teyit etmektedir" denildi. Husilerin askeri sözcüsü Yahya Seri de bu saldırıların yanıtsız ve cezasız kalmayacağını, karadaki ve denizdeki tüm düşman hedeflerini vurmaktan çekinmeyeceklerini söyledi.
Tahran’ın tepkisinin arkasında İran'ın bölgedeki kazanımlarını kaybetme endişesi yer alıyor. "Direniş ekseni" üyelerinden Hamas'ın Gazze’deki varlığı tehlike altında. Hizbullah'ın önde gelen liderlerinden birine bu hafta İsrail tarafından bir suikast düzenlendi ve Lübnan sınırında düşük yoğunluklu savaş devam ediyor. Bu minvalde, İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarından Seyyid Razi Musevi İsrail tarafından Suriye’de öldürüldü. İran’ın Irak’taki önemli müttefiklerinden Haşb-i Şa’bi liderlerinden Müştak Cevad Kazım el Cevari 4 Ocak’ta ABD tarafından bir suikastla öldürüldü. Husilerin ABD gemilerini 9 Ocak’ta hedef almasından sonra büyük çapta bir misillemeye uğraması da ABD’nin el yükseltmeye devam edeceğini ortaya koyuyor. Üstelik, ABD’deki bazı stratejistler bölgede etkinliğinin kırılması için İran’ın da doğrudan hedef alınmasının gerektiğini ileri sürüyorlar.
Yemen’deki son saldırılar bir anlamda ABD’nin ve İran’ın birbirlerinin sınırlarını test etmesinden ibaret. Saldırının öncelikli hedefi Kızıldeniz’in seyir güvenliğini tehdit etmemesi için Husilere “anladıkları dilden” bir mesaj vermekti. Ayrıca, ABD’nin İran kaynaklı saldırıları artık daha fazla tolere etmeyeceğini göstermekti. Biden yönetiminin bu aşamada daha fazla tahrik edilmezse Yemen’e hava saldırısını daha ileriye taşıma gayesi bulunmuyor. Bununla birlikte, Gazze’deki savaşın uzaması çatışmanın yayılması riskini artırıyor. Bu çerçevede, bölgedeki gerginliğin düşmesi için tarafların dikkatli ve itidalli hareket etmeleri önem taşıyor. Söz konusu tarafların bu şekilde sağduyuyla mı hareket edeceklerini, yoksa karşılıklı adımlarla mevcut çatışma ortamını büyüterek bölgeyi daha ciddi bir tehlikeye mi sokacaklarını ilerleyen günlerde göreceğiz.