Küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemden geçmekteyiz. Asya ülkelerinin güçlü ekonomik performansı nedeniyle dünyanın ağırlık merkezi Batı’dan Doğu’ya doğru kaymaktadır. Özellikle Çin’in hızlı yükselişi yeniden çok kutuplu bir dünyanın oluşmaya başladığına işaret etmektedir.
Bu bağlamda, ABD ve Çin arasında yaşanacak yeni bir soğuk savaşın arifesinde olduğumuzu ve dünyanın iki büyük gücü arasındaki rekabetin Tukidides Tuzağı kapsamında sertleşebileceğini gösteren emareler mevcuttur. Her ne kadar ABD halen dünyanın en büyük ekonomisine sahip olsa da 2024 yılında Çin’in gayri safi yurt içi hasılası (GSYH) ABD’nin %64’üne ulaşmıştır. Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünyada Sovyetlerin ekonomisinin 1970’lerde ABD ekonomisinin ancak %57’sine ulaşabildiğini burada zikretmekte fayda bulunmaktadır.
Çin’in askeri alanda da büyük atılım yapmak üzere olması Vaşington’daki siyasa yapıcıları derin endişeye sevk etmektedir. ABD'nin Ortadoğu'ya olan ilgisinin azalması ve Obama döneminden itibaren Pasifik bölgesine odaklanması bu endişenin bir yansımasıdır.
ABD'nin Pasifik bölgesine yönelik politikaları Çin’i askeri ve ekonomik bakımlardan bir nevi çevrelemeye yönelik olarak şekillenmektedir. Bu askeri politikalar, birliklerin yeniden konumlandırılması, bölgesel müttefikliklerin güçlendirilmesi ve potansiyel çatışma senaryolarına hazırlık gibi hususları içermektedir. Ekonomik olarak da ABD, bölgesel işbirliği anlaşmaları, yaptırımlar ve teşviklerle Çin’in etkinliğini kırmaya çalışmaktadır.
InstituDE olarak hazırladığımız bu raporda ABD ve Çin arasındaki gerilimin boyutlarını masaya yatırdık ve rekabetin hangi alanlarda sertleşebileceğini ele aldık. Konuyu daha kapsamlı bir şekilde değerlendirebilmek için Vaşington, Pekin ve Taipei’deki siyasa yapıcıların çok taraflı perspektiflerini birincil kaynaklardan yansıtmaya çalıştık.
Raporun ilk bölümünde Çin’in ekonomik olarak yükselişinin tarihçesi ve ABD’yle giriştiği ticari rekabet incelenmektedir. İkinci bölümde ABD’nin Çin’i çevreleme politikası ve Pekin’in karşı tepkisi ele alınmaktadır. ABD ve Çin arasındaki rekabetin sıcak çatışmaya dönüşmesinde Tayvan’ın katalizör rolü oynamasının kuvvetli ihtimal olmasına binaen bu konuyu ayrı bir bölümde ele almayı uygun gördük.
Yönetici Özeti
- ABD siyasetçileri, diplomatları ve güvenlik bürokrasisine göre, Rusya en acil sınamayı teşkil etse de ABD’nin menfaatleri bakımından Çin daha büyük ve uzun dönemli bir tehdit oluşturmaktadır.
- ABD, Asya-Pasifik bölgesinde Çin'in yükselişine karşı denge kurma amacıyla kapsamlı bir çevreleme stratejisi yürütmektedir. ABD'nin Asya'ya yönelim politikası, yeni askeri üsler ve ittifaklar oluşturma gibi adımlarla somutlaşmaktadır.
- ABD'nin Pasifik bölgesindeki müttefikleriyle ilişkilerini derinleştirmesi ve Çin'in artan askeri kapasitesi, bölgedeki dengelerin değişmesine ve potansiyel çatışma riskinin artmasına neden olmaktadır.
- Pasifik’teki diğer ülkelerin askeri ve lojistik imkanlarından da istifade etmek isteyen ABD, Çin’in politikalarından endişe duyan ülkelerle ilişkilerini derinleşmektedir. ABD, Japonya, Güney Kore, Filipinler, Avustralya ve bölgedeki diğer ülkeler ile askeri işbirliğinin ölçeğini genişletmeye devam etmektedir. Bu çerçevede, ABD’nin Hint ve Pasifik Okyanuslarındaki 66 üste 375.000’den fazla askeri konuşlanmış durumdadır.
- ABD, ekonomik alanda daha fazla zemin kaybetmemek için yaptırımlar ve teşvikler gibi politikalarla Çin'in etkisini sınırlamayı hedeflemektedir. Diğer ülkeleri ve kendi şirketlerini Çin’den yatırımlarını çekmeye zorlayan hamleler yapmaktadır. Bu itibarla, dünyada ABD merkezli ve Çin merkezli olmak üzere ikili bir ticaret bloku ortaya çıkmakta ve ülkeler bu iki eksen arasında yavaş yavaş ayrışmaktadır. Yatırımların özellikle bloklar içinde dönme eğiliminde olması, gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilemektedir.
- Çin, ABD'nin önemli bölgesel ticaret anlaşmalarından çekilmesiyle oluşan boşluktan istifade etmektedir. Asya ülkeleri, ABD ve Japonya ile geleneksel ekonomik bağlarını gölgede bırakacak şekilde giderek artan bir oranda Çin'e bağımlı hale gelmiş, bu durum da ihracat pazarlarında rekabetin yoğunlaşmasına neden olmuştur.
- Tayvan meselesi ABD ve Çin arasındaki en hassas konulardan birisini teşkil etmektedir. Çin’in bölgede artan askeri tatbikatları ve ülkede artan sert milliyetçi söylem, Çin Devlet Başkanı Xi’nin şartların olgunlaştığını düşündüğünde güç kullanmaktan çekinmeyebileceğini göstermektedir.
- Her ne kadar Çin, Tayvan’la barışçıl yöntemlerle yeniden birleşmeyi öncelese de, Taipei’de iktidarda olan Demokratik İlerici Parti (DPP) Tayvan’ın egemenliğini Pekin’e devretmeme konusunda oldukça kararlıdır. Çin’in güç kullanarak Tayvan’ı hizaya getirmeye çalışmasının bölgede bir çatışmaya yol açması mukadderdir.