Merkez Bankası’nın Faiz Kararları Neye Mal Olacak?

November 3, 2021
by Harun Güngör, published on November 3, 2021
Merkez Bankası’nın Faiz Kararları Neye Mal Olacak?

Merkez Bankası'nın 21 Ekim'de açıkladığı faiz indirimi kararı ekonomi biliminin temellerine aykırı olsa da, bu kararın öncesinde yaşanan üç üst düzey personelin bir gece yarısı operasyonuyla görevden alınması aslında piyasalar için sürprizlerin habercisiydi. Peki, sadece “İktisada Giriş” dersleri almış olanların dahi sonuçlarını az çok kestirebileceği ve piyasa mekanizmalarının işleyişiyle taban tabana zıt bu kararlar hangi gerekçelerle alınıyor ve Erdoğan hükümetinin bu kararlardan beklentisi tam olarak nedir?

Kavcıoğlu-Erdoğan Ekonomi Teorisi

Merkez Bankası’nın ısrarla sürdürdüğü faiz indirimi kararlarından bahsedilirken literatürdeki ekonomi teorileriyle uyumsuzluğu sıkça dile getiriliyor. Bu çerçevede ele alındığında aslında bu kararların yeni bir teorinin deney aşaması olarak ortaya çıktığını ve yeni bir isimlendirmeye de ihtiyaç duyulduğunu belirtmek yerinde olabilir. Kavcıoğlu-Erdoğan Teorisi’ne göre, görünen o ki mevcut ortamda faizlerin indirilmesinin ilk etkileri beklendiği şekilde TL’nin hızla değer kaybetmesi ve ardından yine doğal olarak enflasyonun artması oluyor.

Bu kararların üzerinden kısa bir süre geçince Türk malları yabancılar için ucuzlayacağından ihracatın arttığını, öte yandan Türk vatandaşları için yabancı mallar daha pahalı olacağından ithalatın da düştüğünü göreceğiz. Kavcıoğlu-Erdoğan senaryosuna göre, biraz daha uzun bir zamanda cari açık gittikçe kapanacak, hatta bir süre sonra cari fazla verilecek.

Dış ticarette cari fazla verdikçe ülkede döviz birikmeye başlayacak. Dolayısıyla ülkede döviz bollaşacağından TL tekrar değer kazanmaya başlayacak ve bu sefer enflasyonda düşüş aşamasına gelinecek. Ne de olsa asrın liderine göre “Faiz sebep, enflasyon neticedir. Faizler düşerse enflasyon düşer.”

Tüm bunlar olurken Merkez Bankası yine boş durmayıp faiz indirimine devam edecek. Faiz indirimleri kredi maliyetlerini düşüreceğinden, ülkede yatırımlar da artacak.

Yatırımlardaki bu artıştan tabii ki ihracat yapan sektörler de faydalanacak. İhracatımız da bu yeni yatırımlarla tekrar tekrar coşacak. Güneş artık daha bir parlak doğacak, her yerde çiçekler açacak, herkes el ele tutuşup şarkılar söyleyecek, ülkecek mutlu ve müreffeh yarınlara koşacağız.

Kavcıoğlu-Erdoğan Teorisinin Muhtemel Sonuçları  

İlk bakışta gayet hoş görünen bu silsilede cari açık verme durumundan cari fazla verilmesine ne zaman geçeceğimiz maalesef belli değil.

Diğer taraftan bu teorinin uygulanmasındaki ilk aşamalarda faiz indirimlerinin kur ve enflasyonda artışa yol açacağı beklentisi tutarlı görülüyor. Ucuzlayan TL ile doğal olarak ihracatın artması, ithalatın da düşmesi beklenir. Ancak ithalatın %90'ını sermaye malları (üretimde kullanılan makine, teçhizat vb.) ve ara mallar (üretimde kullanılan girdiler, ham madde vs.) oluşturduğundan, azalma ilk planda sadece %10'luk tüketim mallarından olabilir.

Aynı zamanda fiyat artışlarıyla halkın alım gücü düşmüş ve aslında ülkece yoksullaşmış olacağız. Halkın yoksullaşması da iç talebin düşmesi anlamına geliyor. Türkiye’de zaten orta sınıfın gitgide yok olmasıyla, geriye neredeyse tamamının sadece asgari ücretle çalışabildiği geniş bir yoksul kesim, yüzde 10-20’lik bir orta sınıf ve nüfusun yüzde 5-10 kadarından oluşan bir zengin kesim kalacak. Kısacası gelir dağılımındaki dengesizlik daha da artacak. Tabi bu sayede iç talep düştüğünden ithalatın ara mallar ve sermaye malları kısmından da düşüş sağlanabilecek.

Türkiye, döviz bazında düşen işçi maliyetleriyle özellikle Batılı ülkeler için ideal bir üretim merkezi olma iddiasını sürdürebilecek. Ancak yoksullaşma ve yetişmiş beyin gücünün ülkeyi terk etmesi sebebiyle katma değeri yüksek ürünlerin ihracatı aynı oranda art(a)mayacak. Beşeri sermayedeki bu kayıplar hali hazırda mühendislerde özellikle son 7-8 yıldır, doktorlarda da son 3-4 yıldır artarak devam eden yurt dışına göç dalgasıyla mevcut durumda dahi önü alınamaz bir noktaya evriliyor.

Türkiye ekonomisinin son yıllardaki bir özelliği de bilhassa özel sektörün yeni istihdam yaratamamasıdır. Yılda yaklaşık 800 bin kişi üniversiteden mezun oluyor; ancak net istihdam 2014'te 25 milyon iken 2021'de 28 milyona yükselmiş. Bu dönemde kamu sektöründe çalışan sayısı 1,3 milyon artmış (Grafik 1). Dolayısıyla ülkede cari açıkta nisbeten bir iyileşme sağlanırken kur-enflasyon-işsizlik üçlüsünde işler yine kötüye gidecektir.



Sonuçta Türkiye'den elimizde kalan, dış ticaret açığını kapatamayan, halkın reel olarak yoksullaştığı ve bu durumun kronik bir probleme dönüştüğü, nüfusu artan, buna rağmen beşeri sermayesi eriyen, işsizligin ve gelir dağılımı adaletsizliğinin yüksek olduğu bir Ortadoğu ülkesi olur.

Ülkeyi yönetenler de ekonomik problemlerin, başta demokratik gerileme, yürütmenin kontrolündeki hukuk ve çiğnenen insan hakları olmak üzere ekonomiyle ilgili olmayan sebeplerini görmezden gelerek yeni iktisadi deneyler yapmaya devam eder.

İçinde bulunulan ekonomik durumun yukarıda sayılan ekonomik olmayan sebepleri, üzerlerinde geniş bir tartışmayı hak ediyorlar. Öyle ki, Merkez Bankası’nın uygulamalarına karşı, “bu kararlar kanunen görevimiz olan fiyat istikrarının sağlanması ve TL’nin değerinin korunmasına aykırıdır” diyebilecek kadroların eksikliğini derinden hissediyoruz. Daha da ötesi bu konuların “Ekonomiye Giriş” derslerinin dahi “mütemmim cüz’ü” olarak öğretilmesi gerekiyor ki, ileride “benim alanım ekonomi” diyecekler sorunları yanlış yerde aramasınlar.

You may also like

No items found.

Seçim Sonrası Türkiye Ekonomisi için Çıkış Yolu Var mı?

May 11, 2023
by Ömer Güler and Harun Güler, published on 11 May 2023
#EkonomiPolitik'te Ekonomist Ömer Güler ve Kalkınma Uzmanı Harun GüngörTürkiye ekonomisinde seçim öncesinde benimsenen politikalar sonucunda gelinen tablo ile seçim sonuçlarına ilişkin farklı senaryolarda hangi ekonomi politikalarının izlenebileceğini ele aldılar.

Rusya için Son Tango! Yaptırımlar ve Etkileri

December 16, 2022
by Ömer Güler and Harun Güngör, published on 16 December 2022
instituDE üyeleri Ömer Güler ve Harun Güngör #EkonomiPolitik programında uluslararası ilişkiler ve ekonomi alanında yaptırım kavramını, yaptırımların başarılı olma kriterlerini ve Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkilerini ele aldılar.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve Muhalefetin Seçim Stratejisi #DıştanBakış

March 6, 2022
by Hüseyin Konuş, Ömer Güler, Harun Güngör and Ali Dinçer, published on 6 March 2022
instituDE #DıştanBakış programında instituDE Direktörü Hüseyin Konuş ile instituDE Üyeleri Ömer Güler, Harun Güngör ve Ali Dinçer 6 muhalafet partisinin üzerinde mutabakata vardığı güçlendirilmiş parlamenter sisteme ilişkin metni ve muhalefetin seçim stratejisini ele aldılar.