Her ne kadar 7 Ekim Hamas saldırısı ve İsrail'in sonrasındaki hava ve kara operasyonları bölgedeki tansiyonu yükseltmiş olsa da bölgesel bir savaş ihtimali hala çok yüksek değil. Ancak bölgesel savaş riski çok yüksek olmasa da, Gazze'deki gerilimin halihazırdaki sıcak ve soğuk çatışma bölgelerindeki şiddeti artıracağı ve yeni bir radikalleşme dalgası başlatacağını tahmin etmek de çok zor değil.
Bölgesel statüko bozulmadığı, İran ve Hizbullah gibi aktörler kendilerini tehdit altında görmediği sürece Gazze'deki savaşın bölgesel bir gerilime dönüşmesi çok olası değil. Gazze'de Hamas'a karşı gerçekleştireceği operasyona odaklanan İsrail İran'a ya da Hizbullah'a karşı bir askeri hamle yapma niyetinde değil. İsrail savaşı Gazze ile sınırlı tutmak istiyor. Lübnan sınırında Hizbullah'la yaşanan gerilim korkutucu olsa da taraflar buradaki çatışmayı düşük yoğunluklu tutmak isteyeceklerdir.
Dahası, İsrail velev ki savaşı Hizbullah'a ya da İran'a da yaymak istese de, müttefiki Amerika Birleşik Devletleri'nden bunun için destek bulma ihtimali çok yüksek değil. Dikkatini ve kaynaklarını Çin'e ve Ukrayna savaşına yoğunlaştırmak isteyen ve Orta Doğu'da yirmi yıldan uzun bir süre devam eden askeri angajmanlarından yorulan ABD yönetiminin yeniden bölgeye asker göndermek istemesi Biden yönetiminin küresel stratejisiyle uyumlu bir hamle olmaz. Medyaya yansıyan haber ve analizlerde de Beyaz Saray'ın Gazze'deki savaşın hızlı, sınırlı ve titiz olmasını arzu ettiği tartışılıyor. Nitekim, Biden verdiği bir röportajda da 11 Eylül'ün ardından ABD'nin yaptığı hataları hatırlatarak İsrail yönetimini soğukkanlı davranmaya davet etti.
Öte yandan, Hamas'ın en önemli destekçileri olan İran ve Hizbullah'ın da İsrail ile bir savaş için çok istekli olduğu söylenemez. Daha çok bölgesel milis kuvvetleri üzerinden asimetrik güç projeksiyonu hedefinde olan İran İran-Irak savaşından bu yana konvansiyonel bir savaşa girmedi. Bu süre zarfında İran'ın önde gelen bir komutanı, Kasım Süleymani, ve bir çok bilim adamı gerek bölgede gerekse İran'da ABD veya İsrail tarafından hedef alındı. Buna rağmen, İran milis güçleriyle ABD birliklerini ya da Körfez'de ticari gemileri taciz etse de, doğrudan askeri gücünü kullanma yoluna gitmedi. Bu doğrultuda, Gazze'deki savaşın şiddeti arttıkça Suriye, Irak ve Yemen'de çatışmaların şiddetinin arttığını ve ABD güçlerine tacizlerin arttığını görebiliriz. Ancak bunların sınırlı kalması daha olası. Benzer şekilde Hizbullah'ın da Lübnan'daki hakimiyetini riske atarak İsrail’le yıkıcı bir savaşa girişmesi düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Bunun yerine İsrail sınırında düşük yoğunluklu çatışmayı devam ettirmek istemesi daha olası.
Gazze'deki savaşın Gazze halkı dışında en büyük kaybedenleri ise Mısır ve Ürdün. Gazze'den kaçan bir mülteci dalgasının tek olası istikameti Mısır tarafı. Benzer bir şekilde şiddetin Batı Şeria'ya yayılması halinde Ürdün'e de yeni bir göç dalgası yaşanabilir. Gerek ekonomik maliyeti gerekse demografik gerekse siyasi sonuçları itibariyle Mısır ve Ürdün yönetimleri Gazze'den kaçan mültecileri ülkelerine sokmama konusunda kararlı. Ancak yine de mülteci krizi sebebiyle ne Mısır'ın ne de Ürdün'ün askeri bir yola tevessül etmeleri çok olası değil.
Konuya İlişkin Diğer Uzmanlarımızın Görüşleri