Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki son askeri operasyonu sonrasında bölgedeki Ermeniler neredeyse kayıtsız şartsız denebilecek şekilde teslim olmuştu. 28 Eylül günü açıklama yapan Dağlık Karabağ’ın Başkanı Samvel Şahramanyan da 1 Ocak 2024 itibariyle bölge yönetiminin tamamen feshedileceğini açıkladı. Azerbaycan’ın Karabağ’ı devralmasından önce Ermeniler kitlesel olarak bölgeyi terk ediyor.
Ermenilerin son üç yılda ikinci kez bu kadar büyük hezimete uğramalarının en büyük sebeplerinden birisini, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın ifadesiyle, ülkenin güvenliğinin yüzde 99,99 oranla Rusya'ya bağlı olması teşkil ediyor. 2018 yılında Kadife devrim olarak adlandırılan sokak gösterileriyle başa geçen Paşinyan’ın seleflerine göre Batı yanlısı kabul edilebilecek politikaları Rusya’yı rahatsız etmişti. 2020 yılındaki Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nda Rusya’nın Bakü’ye bir harekat için yeşil ışık yakmasında muhtemelen Paşinyan’a bu yüzden bir ders verme ve seçimleri kaybetmesine zemin hazırlama isteği de yer alıyordu.
Ne var ki, 2020 yılındaki savaştaki hezimetine rağmen Paşinyan iktidarını korumayı başardı. O günden bugüne Ermenistan ve Rusya arasındaki mesafe de açılmaya devam etti. Ermenistan Eylül ayının başında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne üye olabilmek için Roma Statüsü’nü onaylamak üzere Meclis’e sevk etti. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Ukrayna Savaşı bağlamında Rusya Başkanı Putin hakkında geçtiğimiz Mart ayında çıkarttığı bir yakalama kararı bulunuyor. Bu karar uyarınca Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne üye olan ülkelerin buldukları yerde Putin’i derdest etmeleri gerekiyor. Dolayısıyla Ermenistan, Azerbaycan’ı dava etmek için bu anlaşmaya taraf olmayı hedeflediğini söylese de, Kremlin Erivan’ın bu kararından fevkalade rahatsız olmuştu.
Bu bağlamda, Rusya’ya bir mesaj niteliği taşıyan Ermenistan-ABD askeri tatbikatı daha devam ederken ve Roma Statüsü Erivan’da mecliste görüşülmeyi beklerken Azerbaycan’ın son askeri operasyonu 17 Eylül’de başladı. Kremlin bu harekata ilişkin olarak Azerbaycan’a sert tepki vermedi. Üstelik yaşananlardan Paşinyan’ı sorumlu tuttu. Reelpolitiğin acımasızca yaşandığı Kafkasya’da, Rusya’nın desteğini çekmesiyle Ermenistan’ın güvenliğinde oluşan boşluğu Batılı ülkelerin aynı hızla doldurma imkanı ve iştahı bulunmuyor. Bu sebeple bölge dengeleri son yıllarda hep Azerbaycan’ın lehine ilerliyor.
Öte yandan, son savaş öncesi Dağlık Karabağ’da 120.000 Ermeni’nin yaşadığı tahmin ediliyordu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre Dağlık Karabağ’ın teslim olmasının ardından en az 100.000 kişi bölgeyi terk ederek Ermenistan’a sığındı. Dağlık Karabağ’da sivil halkın kitleler halinde yurtlarını terk etmesi savaşın çok acı bir yanını teşkil ediyor. Esasen bu yakın yakın zamanda bölgede yaşanan ilk göç dalgası değil. Thomas de Waal’ın hesaplamalarına göre 1988-1994 arasında Karabağ ve mücavir bölgelerde yaşayan 500.000 Azerbaycanlı ile Ermenistan’da yaşayan 186.000 Azerbaycanlı savaş nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Aynı şekilde 350.000 Ermeni de o dönemde Azerbaycan’ı terk etmişti.
Her ne kadar Azerbaycan Hükümeti Dağlık Karabağ’da geride kalanların can, mal ve azınlık haklarının korunacağını açıklamış olsa da, Bakü’nün giden Ermenilerin ardından üzülmediği bir sır değil. Bu sebeple göçü engellemek için proaktif bir çaba sergilemiyor. Ne var ki, Ermenilere güvence vermek ve bölgede hayatlarını sürdürmelerine imkan sunmak sadece insani duygular açısından önem arz etmiyor. Aynı zamanda, Azerbaycan’ı Ermenistan üzerinden Nahçıvan’a ve dolayısıyla Türkiye’ye bağlayan Zengezur Koridoru açısından da Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’la etnik, tarihi ve kültürel bağlarını devam ettirmesi önem taşıyor. Ermenilerin toptan göçü neticesinde Laçin Koridoru’nun bir öneminin kalmaması halinde Bakü’nün büyük önem atfettiği Zengezur Koridoru üzerinden Türkiye ve Azerbaycan’ın doğrudan bağ kurmasının zora gireceğini akılda tutmak lazım geliyor.
Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’a bağlayan Laçin Koridoru’nun ehemmiyeti bölgede yaşayan Ermenilerin varlığıyla doğru orantılı. Nitekim, 2020 yılındaki 2. Dağlık Karabağ Savaşı’nın ateşkes anlaşması Laçin ve Zengezur koridorları arasında bir bağ kurulmuştu. Bu çerçevede, söz konusu ateşkesin sekizinci maddesinde “Azerbaycan Cumhuriyeti sivillerin, ulaşım, yük araçlarının Laçin koridoru boyunca her iki yönde de geçiş güvenliğini garanti eder,” ifadesi kaydedilmişti. On birinci maddede ise “Ermenistan Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyeti'nin batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında sivillerin, ulaşım ve yük araçlarının her iki yönde serbest bir şekilde hareketini organize ermek maksadıyla ulaşım bağlantısı sağlayacaktır,” denmişti. Eğer Dağlık Karabağ’da Ermeni varlığı göç veya tehcir yoluyla sona ererse, Ermenistan kendi toprakları üzerinden Türkiye ve Azerbaycan arasında kara ve tren yoluyla bağlantı kurulmasına yol vermeyebilir. İran veya Gürcistan üzerinden Türkiye-Azerbaycan kara bağlantısının sağlanmaya devam etmesi ise ikili ilişkilere yeni bir ivme kazandırmayacaktır. Tahran yönetimi de İran’ı bypass ederek Azerbaycan ve Türkiye’yi birbirine bağlayacak bir koridorun varlığına bölgedeki nüfuzunun kırılacağı düşüncesiyle karşı çıkıyor ve Türkiye’ye bu koridora karşı telkinlerde bulunuyor.
Bakü’nün bölgedeki ihtilafların çözümünde askeri başarıyı esas alması bu aşamada istediğini koparmasını sağlayacak olsa da, bölgede uzun vadeli ve kalıcı bir çözümün sağlanması için Ermenilerin taleplerinin tamamen göz ardı edilmemesi gerekiyor. Birinci Dağlık Karabağ Savaşından sonra Ermenistan ve Minsk Grubundaki diğer ülkeler gibi Azerbaycan’ın da bir yanlışa düşerek, güç dengeleri lehine olduğu için isteklerini dikte ettirmesi ileride başka komplikasyonların doğmasına neden olabilir. Bu itibarla, Dağlık Karabağ’da Ermeni varlığının korunması gibi konularda yumuşak davranılması ve bölgedeki gerginliğin kalıcı şekilde düşürülmesine imkan sağlanması önem arz ediyor. Gerek Türkiye, gerek Batı’yla ilişkilerini geliştirmek isteyen Paşinyan’ın Başbakanlığı ve sahadaki durum kalıcı barışın sağlanması için bir fırsat teşkil ediyor. Bu fırsat tepilirse, iki halk arasındaki düşmanlık gelecek nesillere de aktarılacak ve bölgede kan akmaya devam edecektir.