AİHM ve BM MERCİLERİNİN KARARLARININ BAĞLAYICILIĞINA DAİR DEĞERLENDİRME (in Turkish)

March 4, 2020
AİHM ve BM MERCİLERİNİN KARARLARININ BAĞLAYICILIĞINA DAİR DEĞERLENDİRME (in Turkish)

AİHM ve BM mercilerinin kararlarının bağlayıcılığına dair yanlış bilgiler paylaşılmaktadır. Sözleşme ve Mahkeme kararlarının bağlayıcılıklarının farklı olduğu ve kararların bağlayıcılığı ile icra edilebilirliği hususları arasındaki fark dikkatlerden kaçmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin (BM MSHS) Türk hukukundaki değeri arasında fark yoktur. Her ikisi de Türk hukukunun parçasıdır ve bağlayıcılıkları konusunda tereddüt yoktur.

Uluslararası yargısal (ya da yarı yargısal) mercilerin kararlarının bağlayıcılığı konusunda ise bunlara ilişkin sözleşmelere bakmak gerekecektir. Sıklıkla dile getirilen AY m. 90'nın bu konuyla doğrudan bir ilgisi yoktur. AİHS'nin "Kararların bağlayıcılığı ve infazı" başlıklı 46. maddesi, "Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler" hükmünü içermektedir. AİHM kararlarının bağlayıcılığı bu maddeden kaynaklanmaktadır.

Taraf Devletler, AİHM kararlarına uyacaklarını peşinen kabul etmiştir. BM İnsan Hakları Komitesi'nin (İHK) yetkisini tanıyan İhtiyari Ek Protokol'de ise Komite'nin görüşlerinin bağlayıcılığına dair bir hüküm bulunmamaktadır. İHK, BM MSHS'yi en üst merci olarak yorumlamakta olup, İHK görüşleri neticesinde ilgili Devletin ihlali giderme yükümünden bahsedilmekle birlikte, sözkonusu İHK kararının bağlayıcı olmadığı bilinmektedir. Diğer BM mercilerinden alınan kararlar da bağlayıcı değildir.

AİHM kararlarında, AİHS ve buna bağlı olarak devletlerin yükümlülüklerinin kapsamı tespit edilmektedir. Bu açıdan AİHM kararları insan hakları alanında minimum ortak standartları ortaya koymakta ve içtihadı tüm üye devletleri bağlamaktadır.

Uluslararası yargı organları kararlarının icrai etkisi ise ayrı bir meseledir. AİHM kararları bağlayıcı olmakla birlikte, iç hukukta kendiliğinden sonuç doğurmaz, diğer bir deyişle doğrudan icra edilebilir değildir. Devletin bu kararları uygun şekilde icra etmesi gerekir.

Uluslararası yargı organları kararlarının icrasının takibi yine ayrı bir husustur. AİHM kararlarının icrası, AK Bakanlar Komitesince takip edilir. Kararlar bağlayıcı olduğu için devlet icrayı geciktirse de, nihayetinde karara konu soruna dair bir çözüm bulması beklenecektir.

İHK kararları ve diğer BM denetim mercilerinin kararlarının icrasının takibi de aynı mekanizmaların takip usulleri çerçevesinde yürütülür.

İnsan haklarına saygılı bir devletin AİHM kararlarını uyguladığı gibi BM İHK ve diğer mercilerin kararlarını da uygulaması beklenir. Türkiye elbette BM mekanizmalarından alınmış kararları uygulamalıdır ve uygulayacaktır.

Esasen bağlayıcılık hususunun bu kadar tartışılmasını doğru bulmuyorum. BM mekanizmalarının belirli bir strateji dahilinde kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Ancak, yanlış bilgilendirmeden kaçınmak adına bu kararların teknik anlamda bağlayıcı olmadığı hususu bilinmelidir.

Ayrıca, AİHM'den alınacak bir ihlal kararının, HMK m. 375, CMK m. 311 ve İYUK m. 53’e göre iç hukukta yargılamanın yenilenmesi sebebi olduğunu unutmayınız.

Ek olarak, yukarıda belirttiğimiz hususlar, İHK kararlarının hukuki değeri ve itibarının güçlü olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. İHK MSHS’yi yorumlayan, uygulamasını izleyen ve riayet edilmesini gözeten en üst mercidir ve yargısal bir işlev icra etmektedir.

BM mercilerinin verdiği kararların bağlayıcı olmaması, kararda bahsolunan ihlalin giderilmesi gerekmediği anlamına gelmez. Bilakis, İlgili Devlet MSHS m. 2’ye göre “Sözleşme’de tanınan hakları sağlamak ve bunlara saygı göstermekle yükümlüdür”.

Dolayısıyla, BM mercilerinin verdiği kararlara konu ihlallerin giderilmesi taraf Devletlerin yükümlülüğüdür. İlgili Devlet, Sözleşme yükümlülüklerinin gözetilmesi bağlamında ihlali gidermek için iyi niyet borcu gereği İHK ile işbirliğinde bulunmak zorundadır.

Bu bağlamda, İHK ve Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’nun görüşlerinde dile getirilen hak ihlallerinin Türk mahkemelerince doğrudan dikkate alınması gerekmekte olup, sözkonusu ihlallerin ivedilikle giderilmesi sağlanmalıdır.

Yukarıdaki seriyi mağdurlara, BM mercileri yerine AİHM’i tercih etmelerini ima etme amacıyla hazırlamadım. Bu tür bir tercih sadece “bağlayıcılık” hususuna bağlı olarak yapılmamalı. Bu teknik konunun fazlaca tartışılmasının mağdurların lehine olduğunu düşünmüyorum. Ancak, teknik bir husus olan bağlayıcılıktan bahsederken doğru bilgi vermeyi tercih ediyorum. BM mercilerince alınan kararlar “binding” değildir. Bu adiyattan bir bilgidir. Daha detaylı bilgi isteyenlere özelden kaynak paylaşabilirim.

Öte yandan, bu kararların uygulanması gerekliliğine yönelik olarak, İHK görüşünü müteakiben ilgili Devletin MSHS m. 2/3a gereği sözkonusu ihlali giderme yükümlülüğünün bulunduğu görüşü oldukça önemlidir. Dolayısıyla, ilgili Devletin İHK veya diğer mercilerin kararlarını yok sayması, önemsememesi mümkün değildir. Karara konu ihlali gidermelidir.

BM makamlarından ülkemizdeki ihlallere ilişkin olarak son yıllarda alınan kararlar oldukça önemlidir. Türk yargısının bu kararları dikkate alarak tahliye ve beraat kararları vermesi gerekmektedir.

AİHM’in yavaş işleyen mekanizması dolayısıyla ülkemizde gerçekleşen hak ihlallerinin BM mercileri tarafından tespit edilmesi ve Türk yargısının bu tespitleri dikkate alarak kararlarını insan haklarıyla uyumlu hale getirmesi sanırım herkesin arzusudur.

Ezcümle, dar manada bağlayıcılık tartışmasını bir tarafa bırakırsak, ülkemizde gerçekleşen mağduriyetlerin giderilmesi adına BM mekanizmalarının etkin şekilde kullanılmasının faydası açıktır.

You may also like

No items found.

Alakuş Kararı: AYM Etkili Yargı Yolu Değil!

November 23, 2022
by Hakan Kaplankaya, published on 23 Novermber 2022
İnsan hakları uzmanı Hakan Kaplankaya BM İnsan Hakları Komitesi'nin Alakuş kararınının detaylarını, ne anlama geldiğini, bu kararın nasıl kullanılabileceğini ve kimlerin BM İnsan Hakları Komitesi'ne başvurabileceğini #HukukGünlüğü'nde anlattı.

AİHM'in Taner Kılıç Kararı

October 21, 2022
by Hakan Kaplankaya, published on 21 October 2022
instituDE üyesi ve insan hakları uzmanı Hakan Kaplankaya, AİHM'in 10 Ekim 2022'de kesinleşen Taner Kılıç kararının önemini, bu kararla pek çok OHAL mağdurunun davasının seyrinin nasıl değişebileceğini ve mağdurların bu kapsamda Taner Kılıç kararını nasıl kullanabileceklerini anlattı.

MUHALEFETİN KHK'LILARLA SINAVI

October 19, 2022
by Yasir Gökçe and Hakan Kaplankaya, published on 19 October 2022
Dr. Yasir Gokce ve Hakan Kaplankaya KHK sorununun adil bir şekilde nasıl çözülebilecegine ilişkin instituDE raporunu ve muhalefet partilerinin bu soruna şimdiye kadar ne ölçüde çözüm önerdiklerini Erkam Tufan 'a anlattılar.
No items found.